MODERN ZAMAN YOGASI
Kimileri çözemez kendi zincirlerini,
ama yine de kurtarıcıdır bir dost için.
Böyle Dİyordu Zerdüşt
Geçenlerde Bora Ercan savaşçı duruşlarının adını artık kahraman duruşları olarak kullanacaklarını yazdı. Gelen yorumlar üzerine de 'Bugün bizim salonlarda yaptırdığımızın tarihsel yogayla bir ilgisi yok' dedi. Bunun üzerine bir yorum gelmemesi benim ilgimi çekti. Sanki herkesin bildiği ama dile getirmediği bir gerçek uzaktan onaylamalarla geçiştirildi gibi hissettim.
Tarihsel yoga ile popüler yoganın farkı, Yoga Sutralar ve Hatha Yoga Pradipika ile tanıştığımdan beri, değer verdiğim bir konu. Eğitmenliği bırakacak sınıra kadar konunun baskısını hissettiğimi hatırlıyorum. Daha sonra önemli konuların ne olduğunu farkettikçe bu konu da gündemimden düşmüştü, ta ki Bora Hoca'nın yorumuna kadar.
Yoga eğitmeninin yapması gereken ilk şey yoganın, ikincisi de eğitimin ne demek olduğu öğrenmek herhalde. Yoganın ne demek olduğunu öğrenmek için ilk adım insanın 5 dakikasını alır; tek yapılması gereken Google'a 'yoga nedir?' diye yazmak. Karşımıza hemen çıkanlar; yoganın kelime anlamı (en bilineni bütünleşmek, bir olmak) / Patanjali ve derlediği Yoga Sutralar / asananın yoganın sadece bir kolu olduğu / batılılaşmış yoganın tarihsel yoga ile ilgisi olmadığı olacaktır. Böylece, kısa sürede, yoga ile ilgilenmek isteyen biri en önemli kaynağa ve daha o kaynağı okumadan yoganın ne olmadığı bilgisine ulaşabilir.
Peki nasıl oluyor da yoga eğitmenleri bu kadar net bir bilgiye rağmen büyük bir kararlılıkla asanalarda uzmanlaşmayı ve güçlenmeyi yoganın tamamı gibi anlatabiliyor?
Bu soruya cevap vermek için modern kültüre bakmaktan başka çaremiz yok çünkü ne yetişiyorsa kültürde yetişiyor. Modern zamanın insandan talep ettikleri sivrilmek, başarılı olmak, geride kalmamak, kendini tanımak ve kişisel gelişim. Tarihsel yoganın talep ettikleri genişlemek, şan söhretle ilgilenmemek, varoluşu tanımak ve kişilik kılıflarını temizlemek. Taban tabana zıt iki anlayış çatışıyor ve kazanan modern kültür oluyor otomatik olarak. Bu yüzden tarihsel yoganın bu zamanda varolması mümkün değil.
Hareket eden nefes Sushumna'ya girmediği sürece, meni nefes kontrolüyle sabit hale gelmediği sürece, akıl meditasyonda doğal durumunu yansıtmadığı sürece, doğru bilgiden bahsetmek cahilce ve aldatıcı boş konuşmadır.
Öyleyse bu imkansızlık olduğu sürece yoga eğitmenliği yapmak üçkağıtçılık olmuyor mu?
Evet, oluyor çünkü yoga adı altında ilgisiz konulardan bahsediliyor. Akrobatik bir duruşta uzun süre kalabilmek ve bu sayede kendinle yüzleşip, kendini tanımak gibi veya her gün kan ter içinde asanalar yapıp zihnin dalgalanmalarının durdurulabileceği gibi. Korkunç bir hibrid oluşmuş durumda. Kavramlar havada asılı ve birbirleriye gelişigüzel şekilde bağlanıyorlar. Buna da yoga deniyor.
Bir yandan da yapılabilecek en iyi şeylerden biri olarak ortada duruyor yoga. Varoluşsal konularla ilgilenen ender bilimlerden biri olarak, birilerinde bir ışık yakabilmek için bütün geçmişiyle karşımızda duruyor; önemli olanın 'ben' olmadığı, öznesiz bir bina dikmek için ilham vermeye hazır.
Çok zor bir iş değil ama korkutucu şunu demek: bütün asana çalışmaları bedeni meditasyon oturuşuna hazırlamak içindir. 'Öğrenci' el duruşunu başarmak, gençleşmek ve güzelleşmek istiyor. Seksi hocanın esnekliği ve gücüne hayran. Ona yogaya başladığından beri kişisel gelişiminde ne kadar ilerlediğinin söylenmesine ihtiyacı var. Korkutucu doğruyu söylemek çünkü öğrenci başka birinin ögrencisi olabilir istediğini alamazsa. Fizyolojinin meditasyon için en uygun olduğu ileri yaşlara hazırlanmak için asana pratiği yapmanın öneminden bahsetmek hiç ilgi çekici değil, poponun şekli oldukça ilgi çekici oysa. Zaten yoga yapanlar hiç ölmeyecekler de!
Siddhasana mükemmelleştirildiyse diğer asanaların
ne faydası vardır?
Belimiz ve dizimiz ağrımayacak kadar güçlenmekten fazlası ne işimize yarayacak diye sorgutlamalı bir yoga eğitmeni. Yaptığımız asanaların hemen hemen tamamının 20.yy çıkışlı olduğunu da söylemeli. Bir yoga stiline veya yoga yaparken iyi hissetmeye hatta eğlenmeye karşı değil yazdıklarım. El duruşuna da karşı değil. Işığın görülmemesine ve gizlenmesine karşı.
Bu kadim öğretiyi yüzyıllarca taşıyanlara ihanet ediliyor ama daha büyük ihaneti çocuklarımıza ediyoruz. Varoluş konusu ortak bilinçten çıkıyor ve boğazımıza kadar çamura batmış durumdayız. Kendimize çeki düzen vermezsek gelecek olanlar tamamen batacaklar. Kendimiz zincirlerimizi kıramayacağız belki ama çocuklarımıza ve arkadaşlarımıza yardımcı olabiliriz hala. Önce farketmeli: korkarak yaşanmaz, sadece ölünür.
TÜM YAZILAR