ZİHNİNİZİ BESLEYİN
YOGA NEDİR? NE İŞE YARAR?
"Yoga, sadece bedenimizi şekillendirmek için değil, aynı zamanda zihnimizi sakinleştirmek ve içsel dengeyi bulmak için de kullanılır. Yoga pratiği, günlük hayatta karşılaştığımız stres ve zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı olur. Yoga, beden ve zihin arasındaki bağı güçlendirir ve bizi daha sağlıklı, huzurlu ve dengeli bir yaşama yönlendirir."
SON SÖZÜMÜZ ADALET EŞİTLİK Mİ?
"Modern kültür iki ilkel kabileden oluşur. Birinci kabiledekiler, her şeyin en çoğunun ve iyisinin kendisi ile yakın çevresine ait olmasını söylerken; ikinci kabiledekiler her şey eşit bir biçimde herkesin olsun der. İlki sağ kabile, ikincisi sol kabile. Nitelikleri gereği bu iki kabile sürekli çatışır. Her iki kabileden de olmayan biri olarak düşünmek yeterince zorken, bu düşünceyi paylaşmak çok daha zor. Ne söylersen söyle, bunlardan biri tarafından diğerine dâhil edileceğin neredeyse kesin."
İNSAN İNSAN
"Sonunda “spiritüel” olma yoluna tezat insanlara dönüşmeye başladık. Meditasyon her ne kadar bu amaçla ortaya çıkmış olmasa da, egoyu güçlendiren, besleyen bir teknik haline gelmeye başladı ve bu çabanın kendisi, yoganın bir ifadesi olma yolunda hızla ilerliyor."
ENSO ÜZERİNE: POLİTİKA VE ANARŞİ
"Yoga, doğası enso yaratmaya elverişli ama mevcut kültürün içinde bir çembere dönüşmeye uygun bir yapıya sahip. Düşük enerjili ve/veya asosyal insanların az sayıda, yüksek enerjili ve/veya sosyal insanların çok sayıda çemberle geçindiği mevcut oluş halinde, yoga çemberlerden bir diğeri olacak özelliklere sahip. Daha mutlu, alternatif bir yaşam vaat ederken kendi içinde iktidarlar, takipçiler ve muhalifler yaratabiliyor."
YASA, YOGA ve BAĞZI ŞEYLER
"Yasa ile yogayı buluşturan nedir? Yoganın özüne sözüne uygun bir biçimde öğrenilmesi ve öğretilmesi konusundaki somut sorunlara bir çare sunmak mıdır? Yoksa icra ettiği işin doğasına saygı duyarak bir meslek grubunun haklarını korumak mıdır? Bana kalırsa bu buluşmanın amacının para işlerini düzenlemekten ibaret olduğunu söylesek çok fazla şeyi gözden kaçırmış olmayız. Böyle bir devranda yoga yasayla ancak bu şekilde düzenlenebilirdi."
KİŞİSEL GELİŞİMİN PANZEHİRİ
"Kimsenin kimseye meditasyon yaptıramaması gibi, kimse de kimsenin bu hayatı nasıl yaşaması gerektiğini bilemez. Mesela “koskoca bir yaşamın koçu” olmak, ne kadar hoyrat bir iddia değil mi? Birbirimize ömür biçmek yerine hikaye anlatmak dururken..."
SESSİZLIĞİN BAKIŞI
“Dostoyevski yoga yapsa yazabilir miydi?” Benzer bir soru yogaya başladığım zamanlar benim de aklıma gelmişti. Dostoyevski üzerinden değil ama, düşünsel yaratımın yogayla bir arada var olup olamayacağıyla ilgili olarak. Çünkü o sıralar düşünsel olanı dalgalı bir zihnin ürünü gibi görüyordum sanırım ve yoganın bir tür hiçliğe yöneldiğini düşünüyordum. Oysa düşünce zihinsel dalgalanmaların durulduğu berrak bir yerde başlar."
MODERN ZAMAN YOGASI
"Bu kadim öğretiyi yüzyıllarca taşıyanlara ihanet ediliyor ama daha büyük ihaneti çocuklarımıza ediyoruz. Varoluş konusu ortak bilinçten çıkıyor ve boğazımıza kadar çamura batmış durumdayız. Kendimize çeki düzen vermezsek gelecek olanlar tamamen batacaklar. Kendimiz zincirlerimizi kıramayacağız belki ama çocuklarımıza ve arkadaşlarımıza yardımcı olabiliriz hala. Önce farketmeliyiz: korkarak yaşanmaz, sadece ölünür."
BÜYÜMEK VE YOGA
"Beş bin yıllık bir disipline ortalama otuz yıllık bir hayat deneyiminin içinden geçerek güncel biçimini veriyorsak eğer, derinden bir dönüşüm için hafıza çalışmasının önemi hiç de azımsanacak gibi değil. İşte Özge Samancı’nın Türkiye’de büyümeyi anlattığı otobiyografik çizgi romanı “Bırak Üzülsünler”, bu coğrafyada büyüyen ve yogada buluşan insanlar olarak bize, kurumlar tarafından nasıl düşünülmüş olduğumuzu, düşünme imkanının ışığıyla hatırlatan bir nesne olarak okunabilir.
Türkçe eğitim sistemi içinde nasıl pelteye dönüştüğümüzün, kim olduğumuzu ve ne istediğimizi nasıl unuttuğumuzun ve nasıl olup da hatırlayabileceğimizin hikayesini anlattığını” belirten Samancı, cümle alemin hayallerini gerçekleştirmek için çırpınırken toplumun onayladığı bir ada sahip olmayı hak ettiğimizi ama karşılığında kendi sesimizi kaybettiğimizi göstermeye çalışıyor."
BİR DERSİN ANATOMİSİ III: KİMLİKLERİ TERK
"Savasanada tek yaptığınız nefes alıp vermektir ki o da kendiliğindendir. Bütün beden gevşek, kıpırtısız kalır. Bedeni bırakırsınız. Artık öz üzerinde çalışmanın hiçlikle buluştuğu sınırdasınızdır. Siz diye bildiğiniz hiçbir şeyin olmadığı, benim dediğiniz bedenin artık kıpırdamadığı bir yerdir burası. Çalışmanın bitip beklemenin başladığı, beklemenin dahi son bulduğu yer..."
BİR DERSİN ANATOMİSİ II: ASANALAR
"Bilmeden hâkimiyet kurulmaz. Hâkimiyet kurmak için ne olup bittiğini anlamanız gerekir ve bunun için kendinize bakmak zorundasınız. İşte yoga burada başlar. Asana sizi uyarmıştır. Başka türlü zihnin dikkatini bedeninize, kendinize getirememiş olabilirsiniz ama işte asana bunu başarır. Bu başarı sizindir çünkü o asanada durma iradesi sizdedir. "
BİR DERSİN ANATOMİSİ: BAŞLANGIÇ
"Yoga, bizi karanlıktan aydınlığa, cehaletten bilgeliğe, maddi yaşamın ölümlülüğünden bilincin ölümsüzlüğüne taşıyan bir yoldur. Bir yoga dersine girdiğinizde, bilmeseniz bile bir bütün olarak yoganın kişiyi cehaletten bilgeliğe taşıyan yolunun bir temsilinden geçersiniz. Baştan sona her bir bölüm, kişinin bilgeliğe giden yolculuğunun bir buçuk saatlik bir provasıdır."
VERİLENİ ALMA: NEDEN "MİNNET EYLEMEM?"
"Bize verilenler, sunulanlar, karşımıza çıkan faydalanabileceğimiz şeylerle ilgili fikriniz nedir? Bunun, mesela bir eliyle size bir şey uzatan kişinin bir lütfu, onun tercihinden kaynaklanan bir armağan olduğunu mu düşünürsünüz, ona mı minnet duyarsınız? Alıp almamaya ona göre mi karar verirsiniz?"
DÜŞTEN DÜŞÜNCEYE: TERRA, KULE, BUDDHA
"Can Ogan’ın Atölye Yoga için çektiği iki fotoğrafa baktığımda, onları yoga temalı fotoğraflardan ayıran bir etkinin bende yoğunlaştığını hissettim. Bu hissin peşine düştüğümde ise, yoga pratiğimin anlamına dair bir imgeye ve bir düşünceye ulaştım. Sanki fotoğraf bir temanın altında kalmaktan kurtulduğunda, fotoğrafa bakan kişinin deneyimiyle buluşabiliyor ve onun gördüğü bir düşe dönüşüyordu."
SAVAŞÇININ KURALSIZ OYUNU
"Yol bir oyundur. Ve hiçbir kuralı yoktur. Yol, elinde o ipucuyla öylece durmaktır. Yol, elinde hiçbir ipucu yokken dahi öylece durmaktır. Bu oyun sadece ve sadece öylece durarak oynanır. Hiçbir kuralı yoktur dedik ya... Kuralları düşünürsen, kuralları aramaya kalkarsan oyun olmaz. Sen dur, oyun kendiliğinden başlar. Senin hiçbir şey yapmana gerek yok."
AYNAYA BAKMAK, AYNAYI GÖRMEK
Ormanda bir su birikintisinin başında kendi suretime bakıyordum. Buddha yanıma gelip ‘Bu su zehirli,’ dedi. ‘Hayır efendim,’ diye yanıt verdim. ‘Bakın, bütün hayvanlar içiyor.’ Oradan su içen kaplanları, geyikleri gösterdim. ‘Onlar suyu içiyor,’ dedi. ‘Bir ayna olarak kullanmıyor. Aynalar zehirlidir. Sen suda kendi görüntüne bakıp tüm dünyadan, evrenden keskin bir bıçakla ayırıyorsun kendini.’
BİR ÖĞRENCİ(!) MEKTUBU
"Bir şekilde altı ay önce yogaya başlarken, iyi hissetmenin bir üniforma gibi mecburi olmasından çekiniyordum açıkçası. Günümüz dünyası yoganın da belini bükmüştür diyordum. Ama deneyimlediğim şey, başka hallerin reddedilmesi değil, her türlü hissiyatın bir metre karelik özgürlük alanına yayılması oldu."
YİN: RÜYALARIN TARAFI
"Günümüz dünyasının yüzeyinde devinip durmanın en yaygın iki biçimi var: Biri her türlü rüzgâra karşı korunaklı zannedilen bir bireyselliğin içine sıkışıp kalarak, diğeri ise artık çiğnenmekten cılkı çıkmış değerlerle bir araya gelen “yalnız kalabalık”ın parçası olarak."
DEKALOG VIII VE YOGA
Kieslowski, Dekalog filmlerinin sekizincisinde bize bir karşılaşma sunar: Geçmişte vermiş olduğu “adaletsiz” kararın sonuçlarıyla hesaplaşan, düşünsel bir çaba içinde kararının etrafına anlam duvarları örmeyi başaran ama bu duvarları yıkma imkânına da yakalanan kaygı yüklü bir etik profesörü, sabah koşusuna çıktığı sırada, bedenini dilediği gibi eğip bükebilen neşeli bir sanatçıyla karşılaşır.