En stresli anda bile neşeni kaybetmeden yaşamak istemez miydin? Ya da hayatın seni sürüklemesine izin vermek yerine hayatının kontrolünü ele almak? Klişe kişisel gelişim zırvalıklarından bahsetmiyoruz: Zamanım yok diye kendini ihmal edeni zaman asla affetmez.

Bir yola çıkma zamanı geldiğini düşününüyorsan belki de yoga senin yolun, Atölye Yoga da senin evin olacak. Bu yola uymanı beklemiyoruz senden, yolun sana uymasına yardımcı olmak amacımız. Örneğin her bedenin birbirinden farklı olduğunu unutmadan ve hatırlatarak seni yogaya değil, yogayı sana adapte etmeyi tercih ederiz.

Sana iyi bir ev sahibi olmak için bazı ayarlamalar yaptık. Evimiz çok huzurlu ve sakindir, çayını kahveni alıp seanslardan önce ve sonra dilediğin kadar vakit geçirebilirsin. Bazen kahkahaları, bazen sessizliği paylaşabileceğin insanlarımız var. Daha iyi nefes almanı, daha sağlıklı olmanı sağlayacak seanslar hazırlıyoruz. Senden tek ricamız özenmen olacak: Kendine, arkadaşlarına, evine ve yolculuğuna.

Atölye Yoga

YOGA VE TERAPİ
EVİNE HOŞGELDİNİZ

BEDEN ANALİZİ

Hemen hemen hepimiz duruş ve oturuş bozukluklarından dolayı çeşitli sıkıntılar yaşıyoruz. Bunun en büyük nedeni bedenimizi nasıl kullanmamız gerektiğini bilmemek. Sonuçta da ortaya bize has bazı dengesizlikler çıkıyor.

Tüm uzmanları postür eğitimi almış tek yoga stüdyosu olarak, bize geldiğinde detaylı beden analizini yapıyor ve ayağını nasıl bastığınızdan, omurganı nasıl kullandığına kadar seni inceliyoruz. Böylece hem yoga seanslarında hem de günlük hayatta bedenini nasıl daha doğru kullanabileceğini öğrenmiş oluyorusun.

YOGA 101

Pazartesi 20:00 Ayrancı

4 seanstan oluşan ve 4 hafta boyunca süren başlangıç kursu sayesinde yoganın bütüncüllüğüne dair iyi bir fikir edinebilirsin. Her seans farklı bir eğitmen tarafından, farklı bir tarz ve bakış açısını deneyimlemeniz için titizlikle düzenlendi. Hem yeni başlayanlar, hem bilgi tazelemek isteyenler için ideal.

KURUMLARA YOGA

Her zaman için ilişkiler rekabet ve iş birliği dengesine sahiptir. Tasarladığımız çalışmalar ilişkilerin iş birliği ağırlığını artırmaya yönelik. Bunun yolu da her bireyin farklı şeyler keşfetmesinden geçiyor. Onun yolu da yogadan. :)

2 şube, online stüdyo, haftada 100'den fazla ders, 35 uzman, 7 yıllık tecrübe... Farklı şeyler yaptık, farklı şeyler başardık. Beraber bir şeyler yaparız belki diye size bu sunumu hazırladık: İşte burada

YOGA HİKAYENE
ATÖLYE YOGA'DA BAŞLA

Bizimle tanışmak istersen,
tanışma paketlerine göz atabilirsin.

ÖZENME ZAMANI

En stresli anda bile neşeni kaybetmeden yaşamak istemez miydin? Ya da hayatın seni sürüklemesine izin vermek yerine hayatının kontrolünü ele almak? Klişe kişisel gelişim zırvalıklarından bahsetmiyoruz: Zamanım yok diye kendini ihmal edeni zaman asla affetmez.

Bir yola çıkma zamanı geldiğini düşününüyorsan belki de yoga senin yolun, Atölye Yoga da senin evin olacak. Bu yola uymanı beklemiyoruz senden, yolun sana uymasına yardımcı olmak amacımız. Örneğin her bedenin birbirinden farklı olduğunu unutmadan ve hatırlatarak seni yogaya değil, yogayı sana adapte etmeyi tercih ederiz.

Sana iyi bir ev sahibi olmak için bazı ayarlamalar yaptık. Evimiz çok huzurlu ve sakindir, çayını kahveni alıp seanslardan önce ve sonra dilediğin kadar vakit geçirebilirsin. Bazen kahkahaları, bazen sessizliği paylaşabileceğin insanlarımız var. Daha iyi nefes almanı, daha sağlıklı olmanı sağlayacak seanslar hazırlıyoruz. Senden tek ricamız özenmen olacak: Kendine, arkadaşlarına, evine ve yolculuğuna.

AYRANCI

  • Güvenlik cad. 125/3
  • A.Ayrancı / Ankara
  • * Kızılay'dan 427'e binip Yeşilyurt durağında inebilirsin.

KOZA

  • Koza sok. 47/7
  • GOP/Ankara
  • * Kızılay'dan 391'e binip Mesa Sitesi durağında inebilirsin.

BİZİ TAKİP EDİN

Program | Atölye Yoga

PROGRAM

Stüdyonu Seç
Gelişmiş Filtreleri Göster

PAZARTESİ

SALI

ÇARŞAMBA

PERŞEMBE

CUMA

CUMARTESİ

PAZAR

STİLLER

Düzenleme

online

monday Ekle

tuesday Ekle

wednesday Ekle

thursday Ekle

friday Ekle

saturday Ekle

sunday Ekle

KAYDET

ayranci

monday Ekle

tuesday Ekle

wednesday Ekle

thursday Ekle

friday Ekle

saturday Ekle

sunday Ekle

KAYDET

koza

monday Ekle

tuesday Ekle

wednesday Ekle

thursday Ekle

friday Ekle

saturday Ekle

sunday Ekle

KAYDET
  • * Sadece İngilizce olan dersler için dil kısmına 'en', İngilizce-Türkçe olanlar için 'en-tr' yazın. Türkçe olanlar için gerek yok bir şey yazmaya.
  • * Seviye için başlangıç seviyesi derslere 1, başlangıç/tüm seviye derslere 2, tüm seviye derslere 3, tüm seviye/ileri derslere 4, ileri derslere 5 yazın.

ZOOM HESAPLARI

tcagri@gmail.com
Baglanti linki: https://us02web.zoom.us/j/85713384825

bilgi@atolyeyoga.com
Baglanti linki: https://us02web.zoom.us/j/86184471693

atolyeyoga@gmail.com
Baglanti linki: https://us02web.zoom.us/j/83796941957


Uzmanlar | Atolye Yoga

UZMANLAR

Ücretler | Atölye Yoga

Ücretler

Neye bakmıştın?

DEVAM PAKETLERİ

YOLUMUZ UZUN

TANIŞMA PAKETLERİ

BİR KERELİK FIRSATLAR

LİMİTLİ PAKETLER

TEKER TEKER
HEMEN BAŞLA
Stüdyoda nakit ödemede %5 indirimle olarak ödeyebilirsin.

İletişim | Atölye Yoga

AYRANCI

  • Güvenlik cad. 125/3
  • A.Ayrancı / Ankara
  • * Kızılay'dan 427'e binip Yeşilyurt durağında inebilirsin.

KOZA

  • Koza sok. 47/7
  • GOP/Ankara
  • * Kızılay'dan 391'e binip Mesa Sitesi durağında inebilirsin.

BİZİ TAKİP EDİN

Terapi | Atölye Yoga

KENDİNİZE VE SEVDİKLERİNİZE
EN İYİ HEDİYE: TERAPİ

Binlerce yıllık şifa yöntemleri içinden iyi
olmak isteyen herkese uygun bir seçenek vardır.

TERAPİ SEÇENEKLERİ

THAİ MASAJ

Nuat phaen boran Thai, geleneksel medikal Thai masajı, kökleri 2500 yıldan öncelerine dayanan, yüzyıllarca tapınaklarda uygulanmış bir iyileştirme yöntemi ve sanatıdır. Bu teknik, Buda’nın arkadaşı ve kişisel fizik terapisti olan Dr. Shivago tarafından geliştirilmiştir ve zamanla özellikle Tayland’da Budist rahip ve rahibeler tarafından hem kendilerinin hem de hastaların üzerinde uygulanmış ve birçok rahatsızlığın iyileşmesini sağlamıştır. Masajın temelleri vücudu bir bütün olarak görmeye dayanır ve vücudu dengeye getirerek bedene şifa verir.

Thai medikal masajı, tüm doğu terapileri gibi enerjinin vücut içersindeki hareket kabiliyeti anlamına gelen Chi’nin hareketini arttırarak, vücut biyoritmini dengeye getirmeyi amaçlar. Kan dolaşımını canlandırır, düzenli nefes alışlarla oksijenin problemli bölgelere ulaşımını sağlar, eklemlerde ve kaslarda birikmiş olan toksinlerin vücuttan elimine edilmesine yardımcı olur ve böylece tüm organ ve dokular yeniden canlılık kazanır. Yumuşak, ritmik hareketler ve evrensel sevgi akışıyla vücut ve zihin birlikte rahatlar, kişinin harmonik bir denge içersine girmesi sağlanır.

Çiğdem Çelik, Gülçin Bektaş, Mina Ünal

DERİN BAĞ DOKU MASAJI

Derin bağ doku masajı, kronik kas, tendon ve bağ gerginliklerini rahatlatmak için etkili bir masaj terapi yöntemidir. Tekrar eden masaj hareketleri ile kaslar ısındıktan sonra hareket baskısı arttırılır ve daha derin dokular masajdan etkilenmeye başlar.

Kaslarda biriken laktik asit kaslarda yorgunluğa ve spazmlara neden olur, derin bağ doku masajı kaslarda biriken laktik asitin serbest bırakılması için de etkili bir yöntemdir.

Derin bağ doku masajı bedende tıkanmış enerjilerin de harekete geçmesini sağlayarak, bedeni hafiflemiş, akışkan ve rahatlamış hissettirir. Bu açıdan yoga duruşlarında daha güçlü ve uzun süre kalmanıza da katkı yapar.

Orkun Pek, Çiğdem Çelik, Çağatay Birben

TETİK NOKTA TERAPİ

Tetik noktalar, vücudumuzdaki ağrıların yüzde sekseninin sebebi ya da işbirlikçisidir. Dokunulduğunda ele gelebilen ve bastırıldığında ağrı hissettiren bu sert yumru veya düğümlerin oluşum nedenleri, yoğun stres, derin uzun süreli üzüntü, duygusal gerilim, depresyon, travma gibi psikolojik; uykusuzluk, yanlış oturuş şekli, duruş bozukluğu, çarpma-düşme, uzun süreli hareketsizlik, kasların bilerek ya da bilmeden aşırı ve hor kullanımı gibi fizyolojik faktörlere kadar çeşitlilik gösterir.

Tetik noktalar önce kasın ve bağlı olduğu eklemin hareketini kısıtlar; ilerleyen aşamalarda ise kronik ağrılarla birlikte bölgeyi tamamen hareketsizleştirir. Tetik nokta terapi, birçoğu kronik ağrılı olan bu tabloları ortadan kaldırmak için oldukça etkili bir yöntemdir. Bu yöntemde, tetik nokta üzerine bir bası uygulanarak gerilim ve hassasiyet katman katman ortadan kaldırılır. Terapistin yardımıyla farkındalığı artan kişi, kendi bedenine odaklanarak kasılı kalmış bu noktaları rahatlatabilir ve çözülmeler gerçekleşir, böylelikle kısa sürede iyileşmek mümkün olur.

Çiğdem Çelik

REFLEKSOLOJİ

Refleks bölge terapisi olarak da bilinen Refleksoloji, ayaklardaki ve ellerdeki refleks alanlarının vücuttaki bütün bezlere, organlara ve bölümlere karşılık geldiği ilkesine dayanan bir bilimdir. Ayaklarda bulunan yansıma nokta ve bölgelerine baskı ve masaj uygulayarak yapılan tamamlayıcı bir tedavi yöntemidir. Yaklaşık 5 bin yıllık geçmişi olduğu bilinen refleksolojinin ilk uygulama yeri Çin.

Refleksoloji bize tüm hücrelere nüfuz etmiş ve bütün sistemler ve organlar arasında dolaşan canı, yaşam enerjisini gösterir. Bedenin kendi kendini iyileştirme sürecini harekete geçiren bu yöntem sinirsel gerilimin azalmasını, kan dolaşımının artmasını sağlar ve iç solunum dediğimiz hücre solunumuna yardımcı olur.

Refleksoloji ile hastalıkların tedavisine yardımcı olmak, tedavi sürecini hızlandırmak mümkün. Öte yandan yoğun stres ve gerginlik durumlarında, kronik yorgunluklarda etkili bir sağaltım yöntemidir.

Tuğba Özcan

PSİKOTERAPİ

Terapi sadece konuşmak değil ve o olmak zorunda hiç değil.

Terapi illaki rahatlamak değil.

Terapi insanların kurtulması gereken semptomlar/özellikler/karakter parçaları bulan ve onları silip yok etmeye çalışan bir süreç değil – ki istese bile bu mümkün de değil.

Terapi için psikolojik rahatsızlık gerekmez.

Terapi anlam ve kavrama arayışıdır özünde.

İçerisinde senin bedenine nasıl baktığın, nasıl yaşadığın, günlük pratiklerin, nasıl bir sosyal çevre kurduğun gibi temel ihtiyaçlarını da içermelidir. Maslow’un piramidi gibi en temelden senin kendini anlamanı ve dengelemeni sağlamalıdır.

Ben kendi danışanlarım ile süreçlerimde eklektik bir yaklaşım benimsemeyi doğru buluyorum.

Bilişsel Davranışçı Terapi, Şema Terapi, Varoluşçu Psikoterapi, Somatik Terapi ve Mindfulness teknikleri ile kişiye özel harmanlanan süreçte eklektik bir yaklaşım benimsemeye çalışıyoruz.

İllaki değişmen veya iyileşmen gerektiği için değil, anlaman, kavraman ve anlamlandırman için.

Sürecin için bize yazmanız yeterli.

Sartre’ın söylediği gibi “Kendini inşa etme durumunda olan insan, bunu yaşamında sürekli eylemde bulunarak yapacaktır. Benliğin oluşumunda başlangıç olmadığı gibi bir son da yoktur. Sürekli bir değişim ve şekillenme söz konusudur.”

Veya Jung’un dediği gibi: “Yalnızlık çevrenizde kimse yok diye oluşmaz; yalnızlık sizin için önemli olan şeyleri kimseyle paylaşamadığınızda ortaya çıkar.” & “Ben, başıma gelen şeylerin sonucu değilim; ben, olmayı seçtiğim kişiyim.”

Olmayı seçeceğin kişi için, değişim, şekillenme ve bulunacağın tüm eylemler için buradayız.

Banu Erdem

KARIN VE İÇ ORGAN MASAJI

İç organ masaji olarak da adlandırabileceğimiz Chi Nei Tsang binlerce yıllık bilgi ve tecrübenin bir ürünüdür ve insanoğlunun bedensel ve ruhsal şifa arayışı sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

İç organların vücudun tamamıyla olan bağlantıları bilindiğinden uygulamalar sadece iç organların olduğu karın bölgesiyle kalmayıp kas ve tendonları, vücudun çeşitli yerlerinde bulunan enerji merkezlerini ve yine vücudun değişik yerlerinde yer alan nabız noktalarını uyarmayı da kapsamaktadır.

Karın ve iç organ masajı kronik rahatsızlıklarda ve psikolojik sorunlarda etkili oldugu kadar iç organların çalışma kapasitesini arttırır.

Çin Tıbbına göre her bir iç organ belli bir duyguyu içinde barındırır. Özellikle bağırsaklar sindirim ve boşaltımın yanı sıra lenf sisteminin, endokrin sisteminin ve sinir sisteminin en yoğun olduğu yerdir. Fakat daha önemlisi sinir hücrelerinin yoğunluğundan dolayı İkinci Beyin olarak da adlandırılır.

Bağırsaklardaki tıkanıklıklar doğrudan ruh halimizi ve duygularımızı da etkiler. İşte bu sebepten dolayı fiziksel tıkanıklıkların açılmasıyla duygusal dengeye ve zihinsel bütünlüğe kavuşmak mümkün olmaktadır.

Çiğdem Çelik

NEFES TERAPİSİ

Nefes, akciğerlere doğru çekilerek bedene alınan ve bedendeki yolculuğunu tamamladıktan sonra dışa atılan havadır. Aynı zamanda nefes, yaşamın devamlılığını sağlar, zihin ve bedenin ana beslenme kaynağıdır ve bedenin temizleme sistemidir.

Doğru nefes, tüm solunum kaslarının doğru ağırlıkta ve tam kapasite ile kullanılmasını içeren alış-veriş biçimidir. Zamanla, çocuklukta oluşan zihin kayıtları ile farkında olmadan nefes tutulmaya başlanır ve diyaframın doğru çalışması engellenir. Dolayısıyla, kısıtlı ve çarpık nefes alışkanlıkları doğar ve yaş ilerledikçe nefes alım kapasitesi düşmeye başlar.

Nefesteki bu bozulma ve kısıtların ortadan kaldırılması ve doğru nefes işleyişinin nefeste tekrar görülür hale gelmesi sürecine nefesin özgürleştirilmesi denir. Özgür nefes seansları ile nefes kapasitesi genişler, dolaşım sisteminin verimliliği artar, bağışıklık sistemi güçlenir, vücudun temizleme sistemi aktif olarak çalışır, böylelikle duygusal ve fiziksel dönüşüm sağlanır. Özgür nefes çalışması ayni zamanda, bir farkındalık çalışmasıdır; zihinden özgürleşme çalışmalarını destekler, dönüşüm adına bilgi sağlar, titreşimi yükseltir ve bilinç yükselişi deneyimi yaşatır.

İclal Partlak, Esra Demiryürek

DOĞUM EŞLİKÇİLİĞİ

Gebelik dönemi, kadınların kendi bedenlerine, ihtiyaçlarına, karınlarında büyüyen yeni yaşamın her bir aşamasına alabildiğine odaklandığı bir dönemdir. Hafta hafta, ay ay değişen, sürprizlerle, heyecanlarla süren bu dönemin sonunda doğum tüm mucizesiyle gerçekleşir.

Doğumdan sonra gündelik yaşam kadınların doğuştan getirdikleri sezgilerin ışığında ve edindikleri tecrübelerle sürer gider. Peki o vakte kadar anne ve baba adaylarının akıllarına gelip gelip giden o soru nedir:

“Doğum gününde ne yapacağız?”

Doğal olarak cevabı merak edilen bu soru için; biz de kendimize şunu sorduk: O günle ilgili ve o güne kadar anne ve baba adaylarıyla ne yapabiliriz?

Anne ve baba olmaya hazırlanan eşler, bebekle birlikte başka bir eşlikçilik sürecine tanıklık ederler. Kendilerine ve birbirlerine dair pek çok şey keşfederler. Bu süreçte bu eşliği derinleştirmek, bebeğin yolculuğuyla ilgili bilgi edinmek, doğumu ve annenin gebelik sürecini rahatlatan masajlar öğrenmek isterseniz bu seans size göre.

Dilara Caner, Nesrişah Aydın

AYRANCI

  • Güvenlik cad. 125/3
  • A.Ayrancı / Ankara
  • * Kızılay'dan 427'e binip Yeşilyurt durağında inebilirsin.

KOZA

  • Koza sok. 47/7
  • GOP/Ankara
  • * Kızılay'dan 391'e binip Mesa Sitesi durağında inebilirsin.

BİZİ TAKİP EDİN

Hamile Yogası | Atölye Yoga

10 Ders Katılım
420tl

Hemen Başla

HAMİLE YOGASI NEDİR?

Anne adaylarının daha rahat bir hamilelik dönemi geçirmesini, bu dönemi eğlenceli bir deneyime dönüştürmesini amaçlayan Hamile Yogası, Hatha Yoga'nın duruşlarından alıntı yapılarak hazırlanmış bir dizi egzersiz programı.

Program doğum esnasında ve yaşam boyunca kullanılabilecek rahatlama ve nefes tekniklerinden, güçlendirici fiziksel duruşlardan, derin gevşeme ve meditasyondan oluşuyor. 12.haftayı tamamlamış ve doktorundan onay almış her hamile ve her kadın bu seanslara katılabilir.

FAYDALARI

  • Anne adayının kendi bedenini tanımasına, nefesiyle tanışmasına kapı açar ve bilinçli bir hamilelik dönemi geçirmesine yardımcı olur.
  • Hamilelik süreciyle birlikte anne adaylarının ağırlığı artar ve ağırlık merkezi her geçen gün değişir. Yoga, değişen ihtiyacı karşılamak için bacakları güçlendirir, dengeyi geliştirir.
  • Omuz, sırt, bel ve kalçalardaki gerginliği azaltır; eklemleri rahatlatır.
  • Doğum sırasında karşılaşılabilecek durumlar hakkında bilgi sahibi olan anne adayı daha rahat ve kendinden emin bir doğum süreci ve doğum geçirir. Doğum şekli ne olursa olsun doğum anında gerginliği azaltır.
  • Anne ve bebek arasındaki bağlantıyı güçlendirir.
  • Yeniden merkezlenmek, fiziksel ve duygusal dengeyi bulmak için yapılan birçok nefes ve konsantrasyon çalışması sayesinde stres ve zorluklarla başa çıkma yöntemleri pratik edilir.
  • Vajinal doğumu destekler; yapılan fiziksel çalışmalar ve nefes çalışmaları doğumu kolaylaştırır ve hızlandırır. Annenin doğuma aktif katılımını sağlayarak, kendine olan güvenini artırır ve anneye ve bebeğe doyum sağlar.
  • Hamilelik sürecinde kişinin kendisini anlayabilecek diğer hamilelerle aynı ortamda olması rahatlatıcı ve duygusal anlamda destekleyici ve eğlencelidir.

NE DEDİLER?

Hamilelik dönemimin en güzel kararı Atölye Yoga’ya gelmek, sevgili Anıl ve Nilüfer Hoca'larımın desteği ile kendimi ve bebeğimi şifalandırmak oldu. Hamileliğimin son ayına girmiş olmama rağmen hareketlerimdeki rahatlık, ağrılar yaşamamam ve nefesimle kendimi, duygularımı, kasılmalarımı yönetebilmem yoganın mucizesi. Matımın üzerinde anda kalmayı, sürekli sorgulayan zihnimle uğraşmamayı keşfetmek harikaydı.
Gözde Tezcan
Yogaya hamileliğimin 13. haftasinda başladım. Şu an 28 hafta bitti ve hamileliğe dair endişe ettiğim birçok olumsuz durumu yaşamadım diyebilirim (ayaklarda şişme, vücutta ödem, halsizlik vs). Bunun bir sürü nedeni olabilir ama yoganın etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. Normal doğum yapabileceğime inancım ve isteğim arttı. Kendimi güçlü hissediyorum. Normal doğum olmasa bile bu süreci sağlıklı, bir o kadar keyifli geçirdiğim için minnettarım. Bu yolda bizlere ışık olan hocalarıma teşekkür ederim.
BAŞAK İNCİ
Hamileliğimle birlikte bebeğime daha sağlıklı bir başlangıç sağlayabilmek ve kendimce "ben bunu da yaptım" diyebilmek adına hamile yogasına başlamak istemiştim. Yorgun olduğum zamanlarda bana terapi gibi gelen hamile yogasina koşarak gittiğimi fark ettiğimde hamilelik sonrası da devam etmeye karar verdim. Bu süreci yoga sayesinde ağırlaşmadan, ağrısız, sancısız, stressiz ve bebeğimle daha bilinçli bağ kurarak geçiriyorum. Artık daha bilinçli nefes aldığım bir hayatım var. Çünkü bu evrede aldığım her sağlıklı nefes biliyorum ki bebeğimi sağlıklı kılıyor ve şifa veriyor. Mutluluk verici...
FUNDA TÜRKER

HAMİLE YOGASI

10 Ders Katılım 420tl

AYRANCI

  • Güvenlik cad. 125/3
  • A.Ayrancı / Ankara
  • * Kızılay'dan 427'e binip Yeşilyurt durağında inebilirsin.

KOZA

  • Koza sok. 47/7
  • GOP/Ankara
  • * Kızılay'dan 391'e binip Mesa Sitesi durağında inebilirsin.

BİZİ TAKİP EDİN

Ayurveda | Atölye Yoga

BÜTÜNSEL ŞİFA:
AYURVEDA

AYURVEDA NEDİR?

Sanskrit dilinde “yaşam bilgisi” anlamına gelen Ayurveda’nın kökleri kadim Hint yazıtları olan Veda’lara dayanır. Beş element ve üç dosha teorisine göre evrendeki her varlık bünyesinde beş elementi barındırır. Bu beş elementin çeşitli kombinasyonlarla bir araya gelişleri doshaları oluşturur. Üç dosha her insanda farklı oranlarda bulunur ve sürekli devinir. Ancak denge halindeyken insan sağlık ve iyilik halini yaşar.

Ayurvedik danışmanlık hizmetinin amacı kendi beden tipiniz ve mevcut dosha dengesizliklerini tanımanız ve bu bilgi üzerine yaşam pratiğinizi yeniden kurmanız konusunda size rehberlik etmektir.

Meltem Tunçay

YÖNTEMLER

Seanslarda kullanılacak tespit yöntemleri şunlardır;

  • detaylı hayat hikayesi dinlenmesi,
  • dosha tespiti için mülakat yapılması,
  • var olan bedensel ve zihinsel rahatsızlıkların dinlenmesi,
  • nabız dinlenmesi, dil, göz ve cilt belirtilerinin incelenmesi.

Gerekli yöntemler izlenip zihinsel, bedensel ve ruhsal haliniz tespit edildiğinde

  • mevcut duruma özel beslenme önerisi,
  • yoga pratiği ve nefes çalışması programları,
  • günlük rutin planlama,
  • danışana özel bitkisel karışımlar, yağlar ve baharat önerileri,
  • detoks programı ve
  • ayurvedik masaj

yöntemlerinden uygun olanların kullanılacağı süresi ve takip sıklığı kişiye özel belirlenecek olan karşılıklı iletişim içerisinde geçirilecek bir süreç başlayacaktır.

FAYDALARI

Modern hayatımızın getirdiği bir çok sorunla her an karşı karşıyayız: stres, kilo problemleri, kalp sıkıntıları, şeker ve tansiyon ile ilgili rahatsızlıklar... Ayurveda'nın bütüncül yaklaşımı sayesinde problemlerinize hiç bakmadığınız açılardan bakabilir ve gelecekte oluşabilecek problemlerin gelişmesini daha ortaya çıkmadan engelleyebilirsiniz.

Ayurvedik danışmanlık seansına katılarak kendinizle, bedeninizle, zihninizle kuracağınız sıkı ve samimi bir ilişki için kocaman bir adım atmış olacaksınız. Yolun da yolcunun da yol arkadaşının da kendiniz olacağı farkındalığıyla şifa niyetiyle.

AYURVEDİK DANIŞMANLIK

Randevu için

AYRANCI

  • Güvenlik cad. 125/3
  • A.Ayrancı / Ankara
  • * Kızılay'dan 427'e binip Yeşilyurt durağında inebilirsin.

KOZA

  • Koza sok. 47/7
  • GOP/Ankara
  • * Kızılay'dan 391'e binip Mesa Sitesi durağında inebilirsin.

BİZİ TAKİP EDİN

Online Yoga | Atölye Yoga

NASIL İSTERSEN

İster uzman eşliğinde Canlı Seansa katıl, ister dilediğin zaman son 2 haftanın Tekrar İzle derslerini seç ve yogasız kalma.

Aklinda ne soru varsa Whatsapp'tan bize yazabilir ya da buradan bizi arayabilirsin.

MERAK ETTİKLERİN

Üyelik İşleyişi

Daha önce yoga yapmış olmana gerek yok. Sitemiz üzerinden kartla ya da havale ile ödemeni gerçekleştirdikten sonra seni ders linklerini paylaştığımız Whatsapp grubuna ekleyeceğiz. Girmek istediğin dersin Zoom linkine tıklaman yeterli olacak derse girmek için. Tekrar İzle derslerine de Üye Portalı üzerinden istediğinde ulaşabileceksin.

Hangi derslere geleyim?

Senin isteğin ve beklentin çok önemli. Stresle mücadele, esnemek, güçlenmek, sağlığı düzeltmek gibi ihtiyaçlarına göre karar vermemiz gerekiyor. Bu yüzden sen derslere katıldıkça ve biz beklentilerini öğrendikçe sana tavsiyelerde bulunma şansımız artacak.

Çok çeşit var, kafam karıştı!

Doğru! :) Program sayfamızdaki derslerin üzerine tıkladığında ya da sayfanın altına indiğinde tüm stillerle ilgili bilgilere ulaşabilirsin. Özetle;

  • • Hatha Yoga güçlendirir, Ashtanga daha da güçlendirir,
  • • Postür doğru durmayı öğretir,
  • • Yin Yoga esnemeye ve sakinleşmeye yönelik,
  • • Pavanmukta eklemler için süper,
  • • Meditasyon ve Yoga Nidra tamamen zihin üzerine.

Devam eden gruplara mı katılacağım?

Biz yogayı seviye atlanacak bir şey olarak düşünmüyoruz. O yüzden derslerimizin tamamına yakını her seviyeden öğrencinin beraber yoga yapmasına uygun. Derslerde yeni başlayanların ya da bir süredir yapanların ya da belli rahatsızlıkları olanların ne yapması gerektiğini hep anlatıyoruz. Önemli olan senin bedenini ve sınırlarını keşfetmen ve buna saygı göstermen.

Hangi paketle başlayayım?

Tanışma Paketi. Bu paket ile 1 ay boyunca hem tüm seanslara girme hakkın olacak hem de ders kayıtlarına ulaşabilecelsin. Hangi uzmanlar, hangi stiller, hangi saatler sana daha uygun keşfetmen için en uygun seçenek Tanışma Paketi.

Haftada kaç gün katılmak iyi?

2-3 ideal. Zamanın yoksa 1 bile olur. Sağlığına, zamanına ve ihtiyacına göre hemen hemen her gün bile girebilirsin. Geldikçe anlayacaksın zaten sana en uygun geliş sıklığını.

Derste nelere ihtiyacım var?

Yoga matı, battaniye, kemer ya da kemer yerine geçebilecek herhangi bir şey, blok ya da blok yerine geçebilecek herhangi bir yükseklik, bolster ya da herhangi bir yastık. Gerekli malzemelerin tümü dükkanımızda var.

Derse nasıl hazırlanmalıyım?

Çok aç ya da çok tok olma. Alkollü olursan hiç hoş olmaz. Yoga yapacağın alanı dikkatini dağıtmayacak şekilde dizayn et ve etraftakilere haber ver yoga yapacağını da seni rahatsız etmesinler.

Duruşları gösteriyor musunuz?

Çoğunlukla hayır. Bunun iki önemli sebebi var. Birincisi duruşu gösterirken seninle ilgilenmemiz pek kolay olmuyor. İkincisi senin bakıp taklit ederek değil, duyup anlayarak yapmanı istiyoruz, böylece bedenin çalışırken algın da gelişecek.

Esnek değilim, gelmesem daha iyi!

Esnek değilsen, gelsen daha iyi. Amacımız estetik hareketler yapmak değil, seni fiziksel ve zihinsel esnetmek zaten.

Kilo verecek miyim?

İstersen verirsin tabi. Yoga metabolizmayı hızlandırır ama yoga yaptıktan sonra sütlaç çakarsan işin zor. Sadece güçlendirici derslerin değil, esnemeye yönelik derslerin de metabalizma üzerindeki etkisi yüzünden kilo vermeye yardımcı olacağını unutma.

Amuda kalkmak zorunda mıyım?

Değilsin. Abuduk gubudik pozlar yapmak zorunda değilsin. Hele bu duruşların çoğunun omurga üzerinde çok stres yarattığı düşünülürse çoğu akrobatik hareketi yapmasan daha iyi. El üstü gibi duruşların ileri seviye olduğunu ve iyi bir hazırlık sürecinden sonra denenmesi gerektiğini bil mutlaka. Bi de dursan ne olacak! :)

Skolyozum/fıtığım var. N'etcem?

Doğru yerdesin. Omurga sorunları üzerinde çok fazla deneyim kazandık geçen yıllarda. Uzmanlarımızın tamamı postür eğitiminden geçti ve beraber çalıştığımız fizyoterapistlerimiz ile sana en uygun şekilde seni yönlendirme ihtimalimiz oldukça yüksek. Ama her şeyden önce şunu bil ki sıkıntıların yoga yapmana engel değil, tam tersine yoga yapman için iyi birer neden.

HAFTALIK PROGRAM

Program | Atölye Yoga

PROGRAM

Stüdyonu Seç
Gelişmiş Filtreleri Göster

PAZARTESİ

SALI

ÇARŞAMBA

PERŞEMBE

CUMA

CUMARTESİ

PAZAR

STİLLER

AYRANCI

  • Güvenlik cad. 125/3
  • A.Ayrancı / Ankara
  • * Kızılay'dan 427'e binip Yeşilyurt durağında inebilirsin.

KOZA

  • Koza sok. 47/7
  • GOP/Ankara
  • * Kızılay'dan 391'e binip Mesa Sitesi durağında inebilirsin.

BİZİ TAKİP EDİN

Online Linkler | Atölye Yoga
AYRANCI
    KOZA
      ONLINE

        ONLINE DERSLER

        Merhaba. () seanslar şöyle:

        ☀️ _Katılmak istedigin seansın linkine 5 dakika önce basabilirsin._

        ☀️ _Önemli: Online seans katılımlarında adını soyadını yaz lütfen._


        Koza | Atölye Yoga

        HEDİYEYLE DÖNDÜK

        Yeni hocalarımızla hemen tanış, eski hocalarımıza hemen kavuş diye 11-17 Eylül arasında tüm seanslar ücretsiz.

        Katılmak istediğin seans için aşağıdaki programdan bir ders seçip, dersten 15 dakika önce rahat kıyafetlerle gelmen yeterli. Sormak istediklerin varsa bu linke tıklayabilir ya da 0506 246 14 27'ye mesaj atabilirsin.

        Program | Atölye Yoga

        PROGRAM

        Stüdyonu Seç
        Gelişmiş Filtreleri Göster

        PAZARTESİ

        SALI

        ÇARŞAMBA

        PERŞEMBE

        CUMA

        CUMARTESİ

        PAZAR

        STİLLER

        YERİMİZ BELLİ

        • Koza sok. 47/7
        • GOP/Ankara
        • * Kızılay'dan 391'e binip Mesa Sitesi durağında inebilirsin.

        BİZİ TAKİP EDİN

        Hocamsin | Atölye Yoga
        Rehberlik | Atölye Yoga

        ATÖLYE YOGA
        REHBERLİK PROGRAMI

        Hemen Katıl

        NEDEN, NASIL?

        Atölye Yoga'da her zaman herkesle ilgilenmeye ve kişinin ihtiyaçlarına yönelik tavsiyelerde bulunmaya çalıştık ve çalışmaya da devam edeceğiz. Bu çabaya yönelik olarak yoga paketlerinin yanında alabileceğiniz 1 ay süreli Rehberlik Programı'nı oluşturduk.

        Destek olmak istediğimiz alanlar da sadece yoga ile sınırlı değil. Yıllar içinde edindiğimiz tecrübeler ışığında direkt pratik hayatı etkileyecek destekler ve yönlendirmeler yapacağız.


        Cevabında destek olabileceğimiz bazı sorular:

        • - Hangi yoga stilleri bana uygun?
        • - Hangi dersleri ve uzmanları seçmeliyim ve ne kadar süre takip etmeliyim?
        • - Zorlandığım duruşlarda nasıl ilerleyebilirim?
        • - Postürümü nasıl geliştirebilirim?
        • - Yoga dışında hangi egzersizlere ihtiyacım var?
        • - Hangi masaj terapilerini tercih etmeliyim?
        • - Beslenmemi nasıl iyileştirebilirim?
        • - Uykumu nasıl düzenleyebilirim?
        • - Bağışıklık sistemimi nasıl güçlendirebilirim?
        • - Stres karşısında nasıl sakin kalabilirim?
        • - Yoga uzmanı olma yolunda nasıl ilerleyebilirim?

        Yönlendirme yapabileceğimiz alanlardan bazıları da şöyle:

        • - Bireysel ve grup yoga seansları
        • - Bireysel pilates seansları
        • - Bireysel personal training
        • - Fizik tedavi
        • - Thai Masaj, Derin Bağ Doku, Tetik Nokta, Refleksoloji ve Kraniosakral terapiler
        • - Nefes Terapisi
        • - Meditasyon programı
        • - Aromaterapi
        • - Bireysel somatik seans
        • - Psikolojik danışmanlık
        • - Human Design seansı
        • - Kitaplar ve videolar

        Program boyunca isteğinize göre haftada 1 kere yüz yüze ya da telefonla görüşme yapacağız. İlki daha detaylı olacak bu görüşmelerde; yaptığımız plan nasıl gidiyor, neleri artırıp neleri azaltmalıyız, neleri ekleyip neleri çıkarmalıyız konuşuyor olacağız. Bunun için kişinin kendi takibini farkındalıkla ve özenle yapması gerekecek doğal olarak. Bu görüşmeler dışında beraber çalışılan rehber ile mesaj yoluyla her zaman iletişim kurulabiliyor olunacak. Her şeyi paylaşmak ve danışmak serbest.

        Yeni başlayanlar için de bir süredir yoga yapıp kendine bir yön çizmek isteyenler için de yeterli bilgimiz var. ;)

        Merakla ve eşlik etme hevesiyle yanındayız. Bol bol görüşmek dileğiyle...

        REHBERLİK KOLAYLAŞTIRIR

        1 Aylık Üyelik 300tl

        AYRANCI

        • Güvenlik cad. 125/3
        • A.Ayrancı / Ankara
        • * Kızılay'dan 427'e binip Yeşilyurt durağında inebilirsin.

        KOZA

        • Koza sok. 47/7
        • GOP/Ankara
        • * Kızılay'dan 391'e binip Mesa Sitesi durağında inebilirsin.

        BİZİ TAKİP EDİN

        Etkinlik Takvimi | Atölye Yoga
        Uzmanlaşma Programları | Atölye Yoga

        UZMANLAŞMA PROGRAMLARI

        İlgilendiğin programlara tıklayarak ayrıntılı bilgi alabilirsin

        AYRANCI

        • Güvenlik cad. 125/3
        • A.Ayrancı / Ankara
        • * Kızılay'dan 427'e binip Yeşilyurt durağında inebilirsin.

        KOZA

        • Koza sok. 47/7
        • GOP/Ankara
        • * Kızılay'dan 391'e binip Mesa Sitesi durağında inebilirsin.

        BİZİ TAKİP EDİN

        Hatha Yoga Uzmanlaşma Programı | Atölye Yoga

        TEMEL YOGA ve MEDİTASYON UZMANLAŞMA PROGRAMI

        Şubat-Haziran 2024
        MESAJ AT
        İlk soru: Neyi seçiyorsun? Senin için değerli olan ne? Neyin uğruna bir şeyleri feda edebilirsin?

        Yoga'da uzmanlaşmak kendi hayatında uzmanlaşmanın yollarından birisi. Uzmanlaşmak sadece bir bakış açısına kitlenmeden, sadece bir şeyle ilgilenerek olur. O seçtiğine bakabildiğin her açıdan ve her merkezden bakmayı gerektirir. Temel Yoga Uzmanlaşma Programı'nı öncelikle ilk soruya cevap bulmana yönelik tasarladık. Sonra da senin için değerli olanla ilgilenebilecek gücü, cesareti ve açıklığı keşfetmene yönelik...

        Bonuslar: Daha sağlıklı bir beden, insanlara fayda sağlayabileceğin yeni bir alan, sevmediğin işini bırakabilmen için yeni bir fırsat.
        Çağrı
        Çiğdem
        Gizem
        Elif

        Bu program PRATİKTE DERİNLEŞME ve UZMANLIK YOLU programlarının birleşiminden oluşmaktadır. Program içeriği ile ilgili bilgilere bu sayfalardan ulaşabilirsiniz.

        PROGRAM TAKVİMİ:

        • 5 ay boyunca iki-üç haftada bir tüm hafta sonu buluşması ve program sonunda 5 günlük yoga inzivası.
        • İnziva sabahın erken saatleriyle başlayacak ve gün boyu süren yoğun çalışmalarla devam edecek. İnzivada eğitim konuları işlenmeyecek, ders anlatılmayacak. İnzivada olay farklı.
        • Program sonrası istersen 2 adet staj dersi hazırlayıp sunacak, program esnasında dilediğin kadar derse asistan olarak katılabileceksin.

        BULUŞMA TARİHLERİ:

        10-11 Şubat
        24-25 Şubat
        2-3 Mart
        16-17 Mart
        30-31 Mart
        20-21 Nisan
        4-5 Mayıs
        18-19 Mayıs
        30 Mayıs - 2 Haziran (İnziva)

        BULUŞMA SAATLERİ:

        Cumartesi ve Pazar 10:00-19:00

        KAYIT VE KATILIM ÜCRETİ:

        • 30 Haziran'a kadar tek seferde 17500tl
        • 30 Haziran'dan sonra tek seferde 19500tl
        • Ocak-Haziran arası 6 taksitte ödeme ile 3750×6=22500tl
        • Ocak-Haziran arasında Atölye Yoga'da kullanabileceğiniz 2400tl değerinde sınırsız yoga paketi hediye.
        • Kayıt olduktan sonra Ocak ayına kadar alınacak paketlerde %25 indirim.
        • Mevcut üyeliği bulunan üyelerimizin üyelikleri daha sonra devam etmek üzere dondurulacaktır.
        • 5 günlük kamp konaklama ve ulaşım bedelleri hariçtir. Fatura düzenlemesi program taksitleri tamamlandıktan sonra toplam tutara %18 KDV eklenerek yapılır.


        GEÇMİŞ EĞİTİMLERDEN:

        ÇAĞRI'YI ARA
        Yin Yoga Uzmanlaşma Programı | Atölye Yoga

        YİN YOGA VE MEDİTASYON UZMANLAŞMA PROGRAMI

        Kasım 2023 - Ocak 2024
        RANDEVU AL
        Bir alan: Yasak, günah ya da ayıp yok. Her şeyi düşünmek serbest ve düşünmenin hiçbir cezası yok.

        Herkesin sahip olduğu ama ulaşmayı bilmediği bir alandan bahsediyoruz. Durmadığımız, beklemediğimiz, motivasyon bulamadığımız için unuttuğumuz bir alan...

        Yin yoga bu alanı keşfetmek için mükemmel araçlar sunuyor. Belli bir stres altındayken tepki vermeden geçirilen belli bir sürede yatıyor işin sırrı, verilen eforda değil. Neyi beklediğini bilmeden beklemeyi, amaçsızca durmayı, takmak zorunda olduğumuz maskeleri bir süreliğine bırakmayı öğretiyor yin yoga.

        Bonuslar: Daha sağlıklı bir beden, insanlara fayda sağlayabileceğin yeni bir araç, sevmediğin işini bırakabilmen için yeni bir fırsat.
        Çağrı
        Banu
        Orkun
        Bu yıl 6. kez düzenlenen Atölye Yoga 120 Saat Yin Yoga Uzmanlaşma Programı, tüm yoga pratiğini derinleştirmek ve ender çalıştırabildiğin dokulara ulaşmak için benzersiz bir program.

        Bu çalışmaya katılmak için Yin Yoga yapıyor olmana gerek yok. Programın sonunda Yin Yoga dersi verebilecek düzeyde olacaksın ama eğitmen olmak isteğiyle katılmak zorunda değilsin, önemli olan kendini anlamaya karşı bir tutku besliyor olman.

        Yin yoga aktif, kaslara yönelik, terleten ve güçlendiren pratiklerin aksine pasif, eklemlere ve derindeki dokulara yönelik, dinlendiren ve esneten bir çalışma. Arındırıcı ve şifalandırıcı etkisi batı dünyasında son 20-30 yıldır, doğu dünyasında binlerce yıldır bilinen yapılara dayanıyor. Bedendeki etkisi gibi, zihindeki etkisi de derin. O yüzden de programın başındaki ve sonundaki halin arasında çok fark olacak. Tabi niyetin varsa...

        PROGRAM İÇERİĞİ:

        • Yin Yoga'nın felsefesi ve pratiği
        • Yin Yoga'nın fiziksel, mental ve enerjik faydaları
        • Yin ve yang yoga stilleri arasındaki farklar
        • Pawanmuktasana - Eklem yogası
        • Yoga Nidra - Meditatif derin gevşeme
        • Prana, çi ve merdiyenler
        • Eklem, kas, kemik ve fasya anatomisi
        • Hareketi limitleyen faktörler, gerginlik ve sıkışma
        • Yoganın kişiye özgülüğü
        • Yin Yoga asanaları, dengeleyici asanalar
        • Yin Yoga dersi hazırlama ve verme
        • Beden farklılıkları ve en sık karşılaşılan rahatsızlıklarla çalışma
        • Herkese açık ücretsiz staj dersleri
        • 3 ay boyunca Atöye Yoga'daki tüm derslere ücretsiz katılım

        Çağrı Tosun:

        • Hatha Yoga Egitimi - 200 Saat - Pınar Enginsu
        • Yin Yoga Egitimi - 120 Saat - Medina Duman
        • Jnana (Bilgelik Yogası) Egitimi - 100 Saat - Bora Ercan
        • Beden Analizi ve Omurga Sorunları Atolyesi - Fizyoterapist Semra Karakuş
        • Medikal Chicong Eğitimi - Esra Yazıcı
        • Iyengar Yoga Atölyesi - Tal-sharar Khonl
        • Nefes Atölyesi - Özge Yıldırım
        • Budokon Atölyesi - Ateş Bağdaş
        • Tantra Çalışmaları - Koray Arham
        • Omurga Atolyesi - Pinar Enginsu
        • Restoratif Yoga Atolyesi - Yasemin Helvacioglu
        • Ters Durus Atolyesi - Sandrine Kamhi
        • Jivamukti Yoga Asistanlığı - 2013-2014
        • Hatha Yoga Eğitimi Asistanlığı - 2014-2015 - Pınar Enginsu
        • Vipassana Meditasyonu - 2015 - ∞
        • Yüzlerce saatlik Yin Yoga ve Hatha Yoga eğitmenliği.

        SONUNDA

        • Daha sağlıklı bir bedene sahip olacak
        • Sevdiklerine şifa dağıtabilecek yeni bir alanın olacak
        • Ve bu alanı kullanarak yeni bir meslek edinebilecek
        • Günlük hayatına yogayı adapte edebilecek
        • Deneyimlerini yin yoga ile birleştirip yaratıcı ve özgün bir hayat sürecek
        • Durmayı, sabretmeyi ve geçiciliği keşfetme şansına sahip olacak
        • Evde kendi yin yoga pratiğini güvenle oluşturabileceksin.

        İLETİŞİM:

        bilgi@atolyeyoga.com / 0543 712 5971 (Çağrı)

        BULUŞMA TARİHLERİ:

        11-12 Kasım
        25-26 Kasım
        9-10 Aralık
        23-24 Aralık
        6-7 Ocak
        30 Mayıs - 2 Haziran (İnziva)

        BULUŞMA SAATLERİ:

        Cumartesi ve pazarlar 10:30 - 18:30

        KAYIT VE KATILIM ÜCRETİ:

        • İnzivanın konaklama ve ulaşım ücreti dahil değil. İnzivaya katılım yoga dersi verebilmek için şart değil.
        • Program bitiminde ücretsiz staj dersleri.
        • 3 aylık 1500tl değerinde Atölye Yoga üyeliği.

        • 30 Haziran'a kadar tek seferde ödeme ile 9000tl.
        • 30 Haziran'dan sonra tek seferde ödeme ile 11000tl.
        • Kasım-Ocak arası 3 taksitte 4250x3 = 12750tl.

        • Hatha Programını tamamlayan veya programa devam edenlere %10 indirim.

        GEÇMİŞ EĞİTİMLERDEN:

        ÇAĞRI'YI ARA
        Online Yin Yoga Uzmanlaşma Programı | Atölye Yoga

        ONLINE YİN YOGA UZMANLAŞMA PROGRAMI

        80 Saat / Mart - Haziran 2022
        MELTEM'E YAZ
        Asıl soruyu doğrudan soralım: Kendinin ne kadar derinine gidebilirsin o yasa tanımaz, kural bilmez, öngörülemez yaşama arzuna ulaşabilmek için? Seni bundan alıkoyan ne? Daha önce yaşamayı iyi bildiğin zamanlar oldu. Şimdi unutmanın sebebi ne? Kafanın içinde bambaşka tonlarla konuşan seslerin susması mümkün mü? O seslerden hangilerinde senin tonun gerçekten var? Ya da senin bir tonun var mı? Düşünürken duyduğunla konuşurken duydukların ne kadar benzer? Yin yoga, bu yolda sana eşlik edebilecek bir kılavuz. Bir harita ya da bir reçete değil. Bir bakış açısı… Bir bilme, anlama hali. İnsanın kendi içinde biriktirdiği bir deniz… İçine dalıp başka bir varoluşu deneyimleyebildiğin; “normal” dünyanın uyaranlarından, masklarından, kıyafetlerinden ve hatta kendi teninden uzaklaştıkça duyarlığın sadece “white noise” seviyesinde kaldığı bir derin su. Tahammülü zorlasa da dirençlerini kıran Yin Yoga, dilersen tekrar inşaa edebilmeni sağlayacak kuvveti vaadeder ama bu kez kendinin çamuruyla...

        KİMLER İÇİN?

        Eğitim, yoga hocası olup Yin Yoga alanında uzmanlaşmak isteyen, yoga hocası olma yoluna Yin Yoga ile çıkmak isteyen herkese; aynı zamanda yoga eğitmenliği yapmayı düşünmeyen ama yaşamında daha uyanık ve farkında olmak isteyen herkese açık.

        Meltem
        Yılmaz

        PROGRAM İÇERİĞİ:

        • Yin Yoga'nın felsefesi ve pratiği
        • Mitolojik hikayeler ile kişinin sonsuz yolculuğu
        • Yin Yoga'nın fiziksel, mental ve enerjik faydaları
        • Yin ve yang yoga stilleri arasındaki farklar
        • Pawanmuktasana - Eklem yogası
        • Eklem, kas, kemik ve fasya anatomisi
        • Hareketi limitleyen faktörler, gerginlik ve sıkışma
        • Yoganın kişiye özgülüğü
        • Yin Yoga asanaları, dengeleyici asanalar
        • Yin Yoga dersi hazırlama ve verme
        • Online ve yüz yüze ders vermenin incelikleri
        • Beden farklılıkları
        • Postür ve sık karşılaşılan rahatsızlıklar ile çalışmak
        • Herkese açık ücretsiz staj dersleri
        • 3 ay boyunca Atöye Yoga Online Stüdyo'daki tüm derslere ücretsiz katılım

        SONUNDA

        • Daha sağlıklı bir bedene sahip olacak
        • Sevdiklerine şifa dağıtabilecek yeni bir alanın olacak
        • Ve bu alanı kullanarak yeni bir meslek edinebilecek
        • Günlük hayatına yogayı adapte edebilecek
        • Deneyimlerini yin yoga ile birleştirip yaratıcı ve özgün bir hayat sürecek
        • Durmayı, sabretmeyi ve geçiciliği keşfetme şansına sahip olacak
        • Evde kendi yin yoga pratiğini güvenle oluşturabileceksin.

        İLETİŞİM:

        bilgi@atolyeyoga.com / 0553 030 49 09 (Meltem)

        BULUŞMA TARİHLERİ:

        26-27 Mart
        9-10 Nisan
        23-24 Nisan
        21-22 Mayıs
        3-4 Haziran

        BULUŞMA SAATLERİ:

        • Cumartesi ve Pazar günleri 10:30 - 18:30 arasında Zoom platformu üzerinden buluşacağız.

        KAYIT VE KATILIM:

        • Program boyunca Atölye Yoga Online Stüdyo'daki tüm canlı derslere sınırsız katılım.
        • Staj dersleri online olarak gerçekleşecek.
        • Eğitim sırasında detaylı anlatımlar içeren Yin Yoga Uzmanlaşma Programı kitapçığı verilecek.
        • Program kayıtları 1 ay süreyle izlenebilecek.

        • 24 Şubat'a kadar erken ödeme ile 4000tl.
        • 24 Şubat'tan sonra 4500tl.
        • Mart-Haziran arası 4x1250tl ile ödeme imkanı.
        • Hatha Programını tamamlayanlara %10 indirim.

        MELTEM'İ ARA


        Online Hatha Yoga Uzmanlaşma Programı | Atölye Yoga

        ONLINE TEMEL YOGA ve MEDİTASYON UZMANLAŞMA PROGRAMI

        Şubat-Haziran 2022
        MESAJ AT
        Bedenin cesaretinin yeni bir şeklini ileri sürüyorum: Bedenin adele gücüne dayanan insanı geliştirmek için değil duyarlılığın serpilmesi için kullanılması. Bununla, bedenle dinleme yeteneğinin geliştirilmesini kastediyorum. Bu, Nietzsche’nin bahsettiği gibi bedenle düşünmeyi öğrenmek olacak.
        Rollo May, Yaratma Cesareti
        Bedenin kimseye lazım olmadığı, sadece zihnin prim yaptığı bir çağda, bu ikisi arasındaki uçurumu kaldırmak, sezgilerle yakınlaşmak ve cesaret kazanmak için çalışacağımız bir program hazırladık.

        Bonuslar: Daha sağlıklı bir beden, insanlara fayda sağlayabileceğin yeni bir alan, sevmediğin işini bırakabilmen için yeni bir fırsat.
        Meltem
        Gökhan
        Bu programa ister sadece derinleşmek için, istersen buna ek olarak başkalarının yoluna eşlik etmek için katıl. İkisi için de ihtiyacın olacak teknik ve felsefi bilgiyi bulabileceksin.
        Program teorik / pratik çalışmaların maksimum verimde olması için sadece online yapılacak buluşmalara göre hazırlandı.

        Asana, pranayama, meditasyon, psikoloji ve felsefe alanında çok sayıda çalışmalara dahil olacak, yoga tekniklerinin yanı sıra seni seninle buluşturacak / çarpıştıracak başka birçok teknik deneyimleyeceksin.

        PROGRAM İÇERİĞİ:

        TEKNİK

        • Yoğun asana çalışmaları, asanaların temelleri ve detayları
        • Temel ve güncel hizalanma anlayışı ve uygulamaları
        • Rahatsızlıklarda modifikasyonlar
        • Pranayama (Nefes) temelleri ve asana uygulamalarındaki kullanımı
        • Kriya uygulamaları
        • Odaklanma ve Meditasyon uygulamaları
        • Adjustlar-Düzeltmeler
        • Seans hazırlanması, tema kullanımı, asana sıralama

        ANATOMİ VE FİZYOLOJİ

        • Sade, kullanılabilir ve etkin anatomi bilgileri
        • Postür Analizi
        • Çakra sistemi, nadiler, bandhalar

        FELSEFE

        • En temel, en başta gelen varsayımların yorumlanması: 'Bir batılı olarak yogaya nasıl bakabiliriz?', 'Var olmanın anlamı nasıl düşünülür?', 'İzlemek, deneyimlemek, meditasyon ne demektir?' 'Doğru ve gerçek kavramlarını insanlar nasıl düşünür?'...
        • Yoga Sutralar, Bhagavad Gitta ve Upanishadlar gibi eski yoga yazıları nasıl yorumlanır?

        YOGA UZMANININ YOLCULUĞU

        • Aktif katılım, uygulama ve gözlem
        • Yaratıcılık ve öznelliğin keşfi
        • Kendi pratiğini oluşturma
        • Ses ve vücut dili kullanımı
        • Seanslara deneyimi işleyebilme

        SONUNDA

        • Daha sağlıklı bir bedene sahip olacak
        • Sevdiklerine şifa dağıtabilecek yeni bir alanın olacak
        • Ve bu alanı kullanarak yeni bir meslek edinebilecek
        • Günlük hayatına yogayı adapte edebilecek
        • Deneyimlerini yoga ile birleştirip yaratıcı ve özgün bir hayat sürecek
        • Evde kendi pratiğini güvenle oluşturabileceksin.

        Program süresince Atölye Yoga'da sana önerilen çalışmalara katılmanı ve verilen ödevlerini zamanında teslim etmeni bekliyoruz.
        Okunacak kitaplar senin isteğin ve ilgin doğrultusunda belirlenecek.

        PROGRAM TAKVİMİ:

        • 5 ay boyunca iki-üç haftada bir tüm hafta sonu buluşması ve program sonunda 5 günlük yoga inzivası.
        • İnziva sabahın erken saatleriyle başlayacak ve gün boyu süren yoğun çalışmalarla devam edecek. İnzivada eğitim konuları işlenmeyecek, ders anlatılmayacak. İnzivada olay farklı.
        • Program sonrası istersen 2 adet staj dersi hazırlayıp sunabileceksin.

        BULUŞMA TARİHLERİ:

        26-27 Şubat
        12-13 Mart
        19-20 Mart
        2-3 Nisan
        16-17 Nisan
        14-15 Mayıs
        28-29 Mayıs
        8-12 Haziran (İnziva)

        BULUŞMA SAATLERİ:

        Cuma 19:15-21:15
        Cumartesi ve Pazar 10:00-19:00

        KAYIT VE KATILIM ÜCRETİ:

        • 10 Şubat'a kadar tek seferde 7200tl
        • 10 Şubat'tan sonra tek seferde 8200tl
        • Şubat-Temmuz arası 6 taksitte ödeme ile 1600×6=9600tl
        • Şubat-Temmuz arasında Atölye Yoga'da kullanabileceğiniz 1200tl değerinde sınırsız online yoga paketi hediye.
        • Kayıt olduktan sonra eğitim başlayana kadar alınacak paketlerde %25 indirim.
        • Mevcut üyeliği bulunan üyelerimizin üyelikleri daha sonra devam etmek üzere dondurulacaktır.
        • 5 günlük kamp konaklama ve ulaşım bedelleri hariçtir. Fatura düzenlemesi program taksitleri tamamlandıktan sonra toplam tutara %18 KDV eklenerek yapılır.


        MELTEM'İ ARA
        Hamile Yogası Uzmanlaşma Programı | Atölye Yoga

        HAMİLE YOGASI UZMANLAŞMA PROGRAMI

        Ekim - Aralık 2023
        RANDEVU AL
        Üretmek dediğimiz: Bir bahçede, bir mutfakta, bir tuvalde, bir şiirde, bir bedende… Her nerede ise içten bir güç arar, varoluşa dokunmadan da olmaz. Bir bedenin mucizevi yaratım gücüne şahit olmak, kendi gücünü hatırlamayı doğurur.

        Doğum Öncesi ve Sonrası Eğitimi’ni öncelikle senin yaratıcı potansiyelini açığa çıkarmak için planladık. Bu potansiyeli keşfetmek için kendi bedeninle kurduğun ilişkiyi gözden geçirmek eğitimin olmazsa olmazı. Dayanışma ile neler yapılabildiğini görmek, acıdan ve hazdan rahatça konuşabiliyor olmak, bir diğerine nasıl yaklaşabileceğini anlatacak sana.

        Bonuslar: Daha uyanık bir beden, insanlara fayda sağlayabileceğin yeni bir alan, sevmediğin işini bırakabilmen için yeni bir fırsat.
        Anne adaylarının daha rahat ve daha sağlıklı bir hamilelik geçirmelerini, doğuma doğru içsel farkındalıkları ile buluşmalarını, anneliğe güvenle geçişlerini yoga aracılığı ile desteklemeyi isteyip doğum sonrası sürece de hakim olmak isteyen, kendi yaratıcı güçleriyle karşılaşmayı bekleyen herkes için… Yoga eğitimi almış olma şartı yok.

        PROGRAM İÇERİĞİ:

        • Hamileliğin Aşamaları ve Meydana Gelen Değişiklikler
        • Hamilelikte ve Doğumda Yoganın Yeri
        • Haftalara Göre Duruşlar ve Varyasyonları
        • Hamilelikte Nefes Egzersizleri
        • Gevşeme Teknikleri ve Meditasyon
        • Beslenme
        • Kadın Üreme Sistemi Anatomisi
        • Pelvisi Tanımak, Pelvik Taban Egzersizleri
        • Sık Görülen Rahatsızlıklar ve Rahatlatıcı Pozlar
        • Doğum Eylemi
        • Korku Anatomisi
        • Bebek ile Bağ Kurmak
        • Doğum Eşlikçiliği
        • Eşli Yoga Çalışmaları
        • Uygulamalı Doğum Seremonisi Örnekleri
        • Yoga Felsefesi
        • Hamile Masajı (Tai- Refleksoloji- Hypnobirthing Masaj Teknikleri)
        • Doğum sonrası yogaya ne zaman başlamalı, hangi pozlar uygulanmalı
        • Postpartum anatomisi ve psikolojisi
        • Doğum sonrası karşılaşılabilecek sorunlar ve öneriler
        • Karın kası ve pelvik taban iyileştirme
        • Eğitmenliğe Hazırlık
        • Kendi bedenini tanıma pratikleri
        • Güvenli Ders Verme / Ders Planlama
        • Uygulamalı Dersler - Asistanlık ve Staj İmkanı

        PROGRAM TAKVİMİ:

        • 5 hafta sonu buluşması.
        • Buluşmalara Zoom üzerinden katılma imkanı.
        • Program sonrası bir adet staj dersi hazırlayıp sunacak, program esnasında dilediğin kadar derse asistan olarak katılabileceksin.
        • Toplam 100 saat (10 saatlik gözlem ve staj programı dahil)

        BULUŞMA TARİHLERİ:

        30 Eylül - 1 Ekim
        21-22 Ekim
        4-5 Kasım
        2-3 Aralık
        16-17 Aralık

        BULUŞMA SAATLERİ:

        Cumartesi ve Pazar 10:00-19:00

        KAYIT VE KATILIM ÜCRETİ:

        • 30 Ağustos'a kadar tek seferde ödeme ile 8500tl.
        • 30 Ağustos'tan sonra tek seferde ödeme ile 9500tl.
        • 4 taksitte ödeme ile 2750×4 = 11000tl
        • Ekim-Ocak arasında Atölye Yoga'daki tüm hamile yogası seanslarına ücretsiz katılma imkanı.

        GEÇMİŞ EĞİTİMLERDEN:

        DİLARA'YI ARA
        Çocuk Yogası Uzmanlaşma Programı | Atölye Yoga

        ÇOCUK YOGASI UZMANLAŞMA PROGRAMI

        Nisan-Mayıs 2023
        RANDEVU AL
        J. Lecoq, kendi oyunculuk pedagojisinden bahsederken, birine ne yapması gerektiğini söyleyerek onu fazlaca yönlendirmenin sonucunda, o kişinin en büyük endişesinin, o şeyi iyi yapmaya ya da başarmaya çalışmak olacağını söyler ve ekler:

        “Oysa her şeyden önce sadece deneyimlemek gerekir.”
        Çocuklukta hemen hemen her şey bir deney ve gözlem alanıdır. Çocuğun keşfi önce kendiliğin keşfiyle başlar. Sonrasında serüven çekirdekten çevreye yayılarak devam eder. Sahip olduğu deneyimleyerek öğrenme yeteneği ve cesareti, bunun yanında güçlü oyun zekâsı, çocuğun içindeki hazinenin dışarı çıkmasına olanak tanırken, ona hem yaşamı hem de kendini daha iyi tanıma yolunu açar. Zamanla bu yetenekler körelmeye başlar..

        Büyürken birçoğumuz, kendimize ait alanları ve zamanları yitirdik, yaşamın ritmine ayak uydurmaya çalışırken hızlandık, ne yapmamız gerektiğini söyleyen verili kurallar içinde endişelerimiz arttı, ilerlemeye programlanmış analitik zekâmız, oyun zekâmızı geride bıraktı, başarmaya ve en iyisini yapmaya odaklandık.

        Bu eğitim; çocuklarla yoga yapacak olan uzmanın önce içindeki çocukla bağlantı kurmasına kapı aralamayı amaçlamaktadır. Kendine bakmanın ve onu hatırlamanın bir yolu olan yoganın, yetişkin bir uzman tarafından çocuğun evrenine taşınabilmesi elbette mümkündür fakat bunun en zengin ve kalıcı yolu, önce uzmanın, kendiyle ilgilenmesinden, oyunsu evreniyle tekrar tanışmasından ve yaratıcılığını özgür bırakmasından geçer. Yoganın da ötesinde, ancak bu bakış mümkün olduğunda, çocukla yetişkinin buluşması, eğiten ve eğitilen ilişkisinin reddine dönüşebilir. Kısacası, uzmanın, bilgiyi aktarırken, eğlenceyi yaratırken aynı zamanda öğrenen ve eğlenen olabilmesi bu eğitimin temel niyetlerinden biridir.

        Uzmanın çıkacağı bu yolculuğun dışında; eğitimde neler olacak?

        Eğitimde, çocuk yogasının, sadece oyunla ve eğlenceyle ya da yalnızca asana pratiğiyle sınırlı olduğu anlayışının ötesine geçeceğiz ve onu yoganın ilkelerini çocuklara, oyun, hikaye, etkinlik gibi araçlarla aktarmayı amaçlayan bir gelişim ve farkındalık metodu olarak ele alacağız. Katılımcılar, bu çerçevede çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerini desteklemeyi sağlayacak bilgiler edinecekler, onların kendi duygu ve ihtiyaçlarını daha iyi tanımalarına yardımcı olabilecek pek çok yöntem öğrenecekler ve verecekleri dersler için bir portfolyo oluşturabileceklerdir.

        PROGRAM İÇERİĞİ:

        • Çocuk Gelişimi (4-11 yaş arası)
        • Pedagojik ve Etik Tartışmalar
        • Çocuk Yogasında Asanalar
        • Örnekleriyle, Oyunun ve Hikâyenin Doğası ve Yaratım
        • Etkinlik Oluşturma ve Materyal Kullanma
        • Nefes, Farkındalık ve Meditasyon Çalışmaları
        • Ders Hazırlama Tekniğine Yönelik Öneriler
        • Çocuklarda Görülebilecek Başlıca Rahatsızlıklar
        • Postür Analizi ve Yaygın Deformiteler
        • Sınıf İdaresine Yönelik Öneriler

        DİLARA CANER

        Aylin Tokcan - Yogalin - Çocuk Yogası Eğitimi
        Anıl Tosun – Hamile Yogası ve Doğum Desteği Eğitimi
        Fzt. Semra Karakuş – Omurga Biyomekaniği ve Postür Analizi Eğitimi
        Anıl Tosun – Hatha Yoga Eğitimi
        Anıl Tosun - Postpartum Yoga Eğitimi
        Bedia Cicioğlu – Hikaye Anlatıcılığı Atölyesi
        Levent Suner - Commedia Dell Arte Atölyesi
        Devran Umut Tuzla – Hayvan Hareketleri Atölyesi
        Elif Ongan Tekçe – Clownesk Oyunculuk Atölyesi
        Kımız Bozkır - A. Boal, Forum Tiyatrosu Atölye Çalışması

        PROGRAM TAKVİMİ:

        • Eğitim, 3 haftasonu buluşmasından oluşacaktır. Toplamda 60 saat teorik eğitim + 20 saat staj olarak tasarlanmıştır.
        • Temel yoga eğitimi olan ve olmayan herkes için uygundur.
        • Katılımcıların, eğitim başlamadan en geç 1 ay önce ve eğitim boyunca yoga pratiklerine katılmaları tatlı olur.
        • Katılımcıların ödevleri, buluşmaların arasında ve eğitim bittikten sonra olacak şekilde sürece yayılacaktır.
        • Eğitim bitiminden sonra katılımcılardan, 20 saat staj yapması istenecektir.
        • Ödev teslimleri ve staj bitiminde sertifikalar verilecektir.
        • Katılımcılara, eğitimden sonra ders hazırlarken de kullanabilmeleri için eğitim kitapçığı ve materyal temini sağlanacaktır.

        BULUŞMA TARİHLERİ:

        15-16 Nisan 2023
        6-7 Mayıs 2023
        20-21 Mayıs 2023

        BULUŞMA SAATLERİ:

        Cumartesi ve Pazar 10:00-18:00

        KAYIT VE KATILIM ÜCRETİ:

        • Tek seferde 5250tl
        • Mart-Mayıs arası 3 taksitte ödeme ile 2000×3=6000tl

        GEÇMİŞ EĞİTİMLERDEN:

        DİLARA'YI ARA
        Thai Masaj Uzmanlaşma Programı | Atölye Yoga

        THAİ MASAJ UZMANLAŞMA PROGRAMI

        Ocak 2024 - Mart 2024
        RANDEVU AL
        "İlk defa Geleneksel Thai Masajı’nı deneyimlediğimde seans sonrasında hissettiğim “Birisi gelip beni dansa kaldırdı ve ben bu dans esnasında parmağımı bile kıpırdatmadım” oldu. Oysa ki danstan çok daha fazlası olmuştu. Hissettiklerimin yarısını dahi birine hissettirebilmek nasıl bir duygudur acaba merakımdan daldım Thai Masaj’ın dünyasına. Hissettiklerimin ve hissettirdiklerimin de ötesinde bir şey varmış… İnsan bedenine dair merakım hiç bitmedi aksine derinlere indikçe kat be kat arttı."
        - Çiğdem

        Yorulmadan, can yakmadan, çekiştirmeden, kendi bedenini gözeterek alıcının ihtiyacını kavrayıp güvenle, nezaketle ve karşılıklı meditatif bir yaklaşım ile yapabileceğin bir masaj tekniğinin olduğunu biliyor musun?

        Geleneksel Thai Masaj sana seni anlatan bir uygulama; bedeninle, zihninle ve ruhunla derinden tanışmanın kadim bir yolu. Her çalıştığın beden senin öğretmenin olacak. Gözlerinle değil ellerinle okumanın ne olduğunu öğrenecek ve bu okumaların sonucunda kendin ile ilişkin değişecek. Yani Geleneksel Thai Masajı sana dokunmanın inceliklerini, ihtiyaç karşılamanın ne demek olduğunu, insanları dinleme, gözlemleme ve anlama yollarının bir çok halini, en önemlisi de kendin ile tanışmayı vaat ediyor.

        Birbirimize çoğunlukla teknolojiyi kullanarak dokunabildiğimiz günümüz şartlarında Thai Masaj bir lütuf, kendimize verebileceğimiz bir hediye. Bu teknik iki bedenin sürekli dans halinde olduğu, dokunuşların ne kadar değerli olduğunu hatırlatırken, bedenimizde unuttuğumuz ya da ihmal ettiğimiz bölgeleri yeniden fark edebilmek için bir davet niteliğinde.

        Thai Masajı’nda uygulayıcı kaslarının gücü ile değil, beden ağırlığını kullanarak alıcının bedenine dokunur, yumuşak ve derin baskılar ile enerji akışı sağlar. Geleneksel Thai Masajı, bedenin her bölgesini uyaran, canlandırıcı, enerji verici ve uzun süreli rahatlatıcı etkiler bırakan özgün bir beden terapisi ve bir yaşam destekleme sistemidir.

        Geleneksel Thai Masajı yapılırken avuçlar, parmaklar, dirsekler ve ayaklar kullanılır. Kişiye kendi başına yapamadığı derin esnetmeler yaptırılabilir. Tüm kas sistemi ve eklemler esnetilir, iskelet sistemi üzerinde olumlu etkiler sağlanır, uygulanan basılarla bağ dokusuna ulaşılıp gözle görülmeyen noktalar tamir edilebilir. Özellikle lenf sistemi için çok yararlıdır, belli tekniklerle bedenin lenfatik bölgelerine taze kan pompalanır, kan dolaşımı düzenlenirim organlar uyarılır. Beden tüm sistemlerdeki tıkanıklıklarından kurtulup, enerji özgür ve doğal akışına dönmesi için teşvik edilir. Yaptığımız her şey bedeni açar, bedenin tüm potansiyelini kullanmasına yardımcı olur.

        Dünyanın neresinde olursan ol sadece “senin ve masaj alıcısının” varlığının yeterli olduğu bir meslek edineceksin.

        Programa katılmak için dokunmaya ve öğrenmeye dair istekli ve ilgili olman yeterli.

        PROGRAM İÇERİĞİ:

        • Geleneksel Thai Masajı tarihi, kökenleri ve etkileri
        • Temel seviyede ayak, bacak ,kalça, bel, sırt, omuz ve boyun masajları
        • Sırtüstü, yüzüstü, yan hat ve oturma pozisyonlarında yapılabilecek bası, esnetme ve manipülasyon teknikleri
        • El, kol, baş ve yüz masajları
        • Dinamik masaj teknikleri ve nefes çalışmaları
        • Ağırlık merkezini keşfetme ve farkındalık çalışmaları
        • Bedensel farklılıklar ve rahatsızlıklara yönelik çalışma
        • Hamilelerde uygulanabilecek teknikler

        Program gününde önce çalışmalar yapılacak, bilgiler verilecek, teknikler gösterilecek sonra uygulamaya geçeceğiz. Program boyunca benimle birebir seanslar yaparak tekniğini geliştirebileceksin. Program sonunda elinde görsel dökümanların ve eğitim boyunca çektiğimiz videoların olacak.


        SONUNDA

        • 2 saatlik bir Geleneksel Thai Masaj uygulayabilme kabiliyeti kazanacak
        • Bedeni ellerin ile okuyabilme ve duyabilme kabiliyetin artacak
        • Masaj yaparken kendini okuyabilecek
        • İhtiyaca yönelik masaj nasıl yapılır karar verebilecek
        • Farklı bedenler için güvenli dokunmayı öğrenecek
        • İyileştirici bir masaj tekniği uygulayıcısı olacak
        • Ve bu alanı kullanarak yeni bir meslek edinebilecek
        • Merkezinden hareket etmeyi öğrenmeye başlayacak
        • Kendine dair farkındalığın artacak ve bunu hayatına adapte edebileceksin.

        İLETİŞİM:

        bilgi@atolyeyoga.com / 0546 297 3903 (Çiğdem)

        BULUŞMA TARİHLERİ:

        13-14 Ocak
        27-28 Ocak
        17-18 Şubat
        9-10 Mart

        BULUŞMA SAATLERİ:

        Cumartesi ve pazarlar 10:00 - 19:00

        KAYIT VE KATILIM ÜCRETİ:

        • 30 Haziran'a kadar tek seferde ödeme ile 8500tl.
        • 30 Haziran'dan sonra tek seferde ödeme ile 10500tl.
        • Ocak-Mart arası 3 taksitte 4000x3 = 12000tl.

        GEÇMİŞ EĞİTİMLERDEN:

        ÇİĞDEM'İ ARA
        Yoga Terapi Uzmanlaşma Programı | Atölye Yoga

        YOGA TERAPİ UZMANLAŞMA PROGRAMI

        Nisan 2023 - Haziran 2023
        RANDEVU AL
        “Yoga; geleneksel anlamıyla, bir çeşit içsel kaynaklara erişme yöntemi ve kendini dönüştürme yoludur.

        Terapotik olarak yoga ise daha çok bir cankurtaran salı gibidir. Siz batmak üzereyken yoga terapi sizi yakalayıp yukarı çeker ve kendinizle bütünleştirir.

        - Gary Kraftsow
        Hepimizin kendine özgü ihtiyaçları vardır. Yoga terapi kişinin kendini, bedenini dinleyebilmesi, gözlemleyebilmesi ve ihtiyaçlarını fark edebilmesi için güvenli bir alan açar. Açtığı bu alanda asana, nefes, mantra, mudra, nyasa, imgeleme gibi araçlarıyla dengelenme, iyileşme sürecini destekler.
        Yoga terapi eğitimi sana, sınıfına gelen öğrencilerin kendilerini rahat, desteklenmiş ve derse dahil edilmiş hissedebilmeleri için araçlarını kullanabilmen konusunda yol gösterir. Sağlıklı ya da incinmiş bedenlerin mümkün olan en iyi şekilde fayda sağlayabilmeleri için ihtiyaca yönelik pozları nasıl uyarlayarak sunabileceğini öğretir.

        PROGRAM İÇERİĞİ:

        • Yoga Terapi yaklaşımı
        • Yoga Terapi’nin temel prensipleri
        • Yoga Terapi asanaları ve serileme ilkeleri
        • Farklı veya incinmiş bedenlerin ihtiyacına göre asana adaptasyonlarının kullanımı
        • Nefes, meditasyon, mantra, mudra, nyasa ve imgeleme kullanımı
        • Asimetrik çalışmalar, sağ-sol beyni dengeleme
        • Postür farkındalığı
        • Kendi bedenini ve farklı bedenleri gözlemleme
        • Yoga terapide kullanılan temel pranayama (nefes) teknikleri
        • Alt beden (Ayak, ayak bileği, diz, kalça, sakrum, siyatik ve bel) anatomisi ve yoga terapi yaklaşımı
        • Üst beden (üst sırt, boyun ve omuzlar, el bilekleri) anatomisi ve yoga terapi yaklaşımı
        • Kifoz, lordoz ve skolyoza yönelik yoga terapi yaklaşımı
        • El bilekleri ve kollar, boyun, üst sırt (düzleşmiş üst sırt, kifoz), omuzlar, bel, kalça, siyatik, dizler, ayaklar ve ayak bileklerine yönelik yoga terapi serileri
        • Vaka çalışmaları (Menisküs dejenerasyonu, bel fıtığı , boyun fıtığı…)
        • Sandalye yogası akışı hazırlayabilmek için temel bilgiler, derslerde ihtiyaç halinde pozların sandalye adaptasyonlarını ekleme
        • Strese yönelik yoga terapi yaklaşımı
        • Alt ve üst beden kısımlarında önce teorik bilgilere bakıp sonrasında o bölgeye ait yoga terapi pratiği uygulayacağız
        • Herkese açık ücretsiz staj dersleri


        SONUNDA

        • Öncelikle kendi beden farkındalığın artacak ve yoga uygulamanda derinleşeceksin.
        • Derslerinde güvenli yoga terapi pratiği uygulatabileceksin.
        • Sağlıklı bedenleri korumak, incinmiş bedenleri desteklemek için seriler oluşturabileceksin.
        • Farklı bedenler için asanaları uyarlayabileceksin, farklı bölgelere ulaşmak için adaptasyonları kullanabileceksin.
        • İncinmiş bedenlerle çalışırken nelerin yapılması nelerin yapılmaması gerektiğini öğreneceksin.
        • Hatha ve yin dersleri veriyorsan derslerine yoga terapi bakış açısını ve asanalarını dahil edebileceksin.

        Naciye Kürük:

        • Temel Yoga Uzmanlığı Programı 200 Saat (Pınar Enginsu & Gökhan Yavuz)
        • Hamilelik ve Doğum Sonrası Yoga Eğitmenliği Eğitimi 30 Saat (Gizem Onay)
        • Bütünsel Yoga Terapi ve Beden Koçluğu Eğitmenlik Eğitimi 100 Saat (Başak Deepa Yüksel)
        • Bütünsel Yoga Terapi ve Beden Koçluğu Eğitmenlik Eğitimi Asistanlığı 100 Saat
        • Yoga Terapide Uzmanlaşma Programı 50 Saat (Banu Çadırcı)
        • Temel Ayurveda Eğitimi 50 Saat (Ferhan Yüksel)
        • Fizyolojik Rahatsızlıklar İçin İleri Seviye Yoga Terapi 50 Saat (Banu Çadırcı)
        • Stres, Anksiyete ve Depresyon İçin Yoga Terapi (Gary Kraftsow)
        • Omurga Biyomekaniği ve Postür Analizi Atölyesi - (Fizyoterapist Semra Karakuş)
        • Kanser İçin Yoga Terapi 22 Saat


        İLETİŞİM:

        bilgi@atolyeyoga.com / 0532 707 2818 (Naciye)

        BULUŞMA TARİHLERİ:

        8-9 Nisan
        29-30 Nisan
        13-14 Mayis
        3-4 Haziran

        BULUŞMA SAATLERİ:

        Cumartesi ve pazarlar 10:30 - 18:00

        KAYIT VE KATILIM ÜCRETİ:

        • Peşin ödeme ile 4900tl.
        • Mart-Mayıs arası 3 taksitte 1850x3=5550tl.

        NACİYE'Yİ ARA
        OMURGA BİYOMEKANİĞİ VE POSTÜR ANALİZİ | Atölye Yoga

        OMURGA BİYOMEKANİĞİ VE POSTÜR ANALİZİ

        3-4 Haziran 2023
        RANDEVU AL
        🍁 Bu eğitimin en büyük kazancı bir bedenin nasıl analiz edildiğini öğrenmek olacaktır çünkü her beden birbirinden farklıdır.
        🍁 Önce sağlıklı bir kas iskelet sisteminin nasıl olduğunu bilmeliyiz ki farklı ve patolojik olanı kolayca ayırt edebilelim.
        🍁 Farkında olsak da olmasak da hepimizin bedeni birbirinden farklı yatkınlıklara ve hassasiyetlere sahiptir.
        🍁 Yapılan yanlış bedensel aktiviteler ise beden biyomekaniğinde problemler oluşmasına, varsa mevcut problemlerin artmasına, ciddi sakatlanmalara ve deformitelerin büyümesine neden olacaktır. Bunun için yapılan her egzersiz programı da her beden için uygun değildir.
        🍁 Biz eğitmenler olarak, öncelikle kişinin postür analizini doğru yapıp, anatomik özelliklerini, farklılıklarını ve problemlerini saptayarak, ona en uygun programı verebilmeliyiz ki kişiye zarar vermeden, maksimum düzeyde fayda sağlayabilelim.
        🍁 Aynı zamanda sıkıntılı gördüğümüz vakaları hangi durumlarda hangi uzmanlara yönlendirebileceğimizi de belirleyebilelim.

        PROGRAMIN İÇERİĞİ:

        • Omurga biyomekaniği,
        • Postür analiz kriterleri,
        • Omurga deformiteleri (skolyoz, kifoz, bel ve boyun düzleşmesi, bel ve boyun fıtığı)

        PROGRAMIN AMACI:

        • Vücut biyomekaniğini öğrenmek,
        • Postür analizini öğrenmek,
        • Patolojik durumları tespit edebilmek,
        • Hangi durumlarda bir uzmana yönlendirilmesi gerektiğini öğrenmek,
        • Patolojileri artırabilecek durumlardan kaçınmak.

        BU PROGRAMA KİMLER KATILABİLİR:

        • Yetişkin, çocuk ve hamile yogası eğitmenleri,
        • Pilates eğitmenleri,
        • Tüm spor hocaları ve antrenörleri,
        • Bu eğitimin içeriğine ilgi duyarak beden farkındalığını artırmak isteyenler.
        • Bu eğitime ilgi duyan fizyoterapist ve tüm sağlık çalışanları

        BULUŞMA TARİHİ:

        3-4 Haziran

        BULUŞMA SAATLERİ:

        Cumartesi ve pazar 10:00 - 17:00

        KATILIM ÜCRETİ:

        1800tl

        GEÇMİŞ EĞİTİMLERDEN:

        RANDEVU AL
        Tantra | Atölye Yoga

        TANTRA: BİLİNÇLİ İLİŞKİ

        Şubat 2023
        BİLGİ AL
        Koray Arham Mincinozlu, yıllar süren inzivasından sonra tekrar Ankara'da. Onun koruduğu alanda, kadim öğretilerin incelikleri ile biz de inceleceğiz.

        I: İÇİMİZDEKİ ÇOCUKLA BULUŞMA

        10 Şubat 19:00-21:00 - Herkese Açık

        Doğuştan sahip olduğumuz, ama sonradan unuttuğumuz, öz niteliklerimizi yeniden ortaya çıkarmaya dair bir çalışma... (canlılık, yaratıcılık, spontanlık, aşk, sevgi, şimdide olma, oyunculuk, hafiflik, dans, şarkı, dua vs ). Yetişkin bu öz nitelikler yerine, aileden gelen şartlandırmalar ve toplumun baskısıyla, varlığında bir zırh, maske, korunma kalkanı geliştirip, bunlarla yaşantısını fark etmeden kısıtlar. Bu korunma sistemi iş, başarı, imaj, mücadele için gereklidir ve bu tarz yaşamayı normal kabul edip özü tamamen unuturuz. Aşk, arkadaşlık, sevgi, mutluluk, yaratıcılık, sevinç, hassasiyet, özgürlük ve benzeri öz nitelikler derinlere saklanır. Artık imaj ve kariyer peşinde gergin, endişeli, mutsuz, aşksız, küskün, bitkin, uyuşmuş bir yaşantısı vardır çoğumuzun. Ve bu doğal, normal gelir.

        Bu çalışma böyle renksiz, monoton, bıkkın yaşamak istemeyen, yeniden özünü hatırlamak, ortaya çıkarmak isteyenler içindir.

        İkinci doğumunu kendi yapmak isteyenler için...

        II: BABALAR VE ÇOCUKLARI

        11 Şubat 10:00 - 19:00

        Bu çalışma baba ile ilgili geçmişten gelen şartlanmalara yeni bir farkındalık getirmek ve doğuştan var olan öz niteliklerimizi ortaya çıkarmak içindir.
        Çocukken babamızın enerjisinden derinden etkileniriz (hem olumlu,hem olumsuz). Ve bazen onun için, bazen ona karşı, çeşitli roller ve davranış kalıpları geliştiririz. Çocuk için bunlar çok gerekli ve akıllıca stratejilerdir ancak kişiliğimize köklenen bu alışkanlıkların çoğu artık bir yetişkin olarak gereksizdir ve biz, farketmeden hala çocuğun o korunmacı davranışlarını sürdürürüz. Öz niteliklerin otaya çıkışı eğer bu kalıplar farkedilip terkedilirse mümkündür. Böylece daha sağlıklı yaşamak ve ilişki kurmak mümkün olur.

        Şuur altı korkular, endişeler, öfkeler, suçluluk, değersizlik duyguları gibi tüm gölge alanlar ve bunları hissetmemek için geliştirdiğimiz kişilik katmanları şuura gelir. Artık tercih bizdedir.

        Canlılık, coşku, merak, spontanlık, yaratıcılık, sevgi, aşk, masumiyet gibi kaybettiğimiz öz niteliklere yeniden bağlanırız. (babanın yokluğu da onun enerjisidir ve çocuğu derinden etkiler.Aynı yöntemlerle üzerinde çalışılır.)

        Baba enerjisinin açılması, günlük hayatta tüm eril enerjilerin sağlıklı akışını sağlar.(kariyer, para,mücadele gücü, sonuç elde etme, savaşma, kararlılık gibi). Erkekler kendi cinsleriyle daha kolay arkadaşlık ederek beslenebilir, böylece daha erkek ve güçlü hissederler. Kadınların erkeklerden babalık bekleyen çocukca olan tarafları farkındalığa gelir, dönüşür ve büyüme mümkün olur. Bu da ilişkileri doğru yerine oturtur.

        III: ANNELER VE ÇOCUKLARI

        12 Şubat 10:00 - 19:00

        Bu çalışma anne ile iligli geçmişten gelen şartlanmalara yeni bir farkındalık getirmek ve doğuştan var olan öz niteliklerimizi ortaya çıkarmak içindir.
        Çocukken annemizin enerjisinden derinden etkileniriz (hem olumlu,hem olumsuz). Ve bazen onun için, bazen ona karşı, çeşitli roller ve davranış kalıpları geliştiririz. Çocuk için bunlar çok gerekli ve akıllıca stratejilerdir ancak kişiliğimize köklenen bu alışkanlıkların çoğu artık bir yetişkin olarak gereksizdir ve biz, farketmeden hala çocuğun o korunmacı davranışlarını sürdürürüz. Öz niteliklerin otaya çıkışı eğer bu kalıplar farkedilip terkedilirse mümkündür. Böylece daha sağlıklı yaşamak ve ilişki kurmak mümkün olur.

        Şuur altı korkular, endişeler, öfkeler, suçluluk, değersizlik duyguları gibi tüm gölge alanlar ve bunları hissetmemek için geliştirdiğimiz kişilik katmanları şuura gelir. Artık tercih bizdedir.

        Canlılık, coşku, merak, spontanlık, yaratıcılık, sevgi, aşk, masumiyet gibi kaybettiğimiz öz niteliklere yeniden bağlanırız. (babanın yokluğu da onun enerjisidir ve çocuğu derinden etkiler.Aynı yöntemlerle üzerinde çalışılır.)

        Anne enerjisinin açılması,günlük hayatta tüm dişi enerjilerin sağlıklı akışını sağlar (şefkat, masumiyet, meditasyon, aşk, sevgi, sensualtiy, kabulleniş, teslimiyet, beslenme gibi). Kadınlarla olan ilişkileri düzeltir; böylece kadınlar akadaşları ile uyumlarını artırır ve birbirlerini besleyebilirler. Bu da onları daha dişi kılar. Erkeklerin kadınlardan anne bekleyen çocukça yanları farkındalığa gelir ve doğru büyüme mümkün olur.

        III: TANTRA: BİLİÇLİ İLİŞKİ

        13-16 Şubat 19:30 - 22:00

        Çılgın başlayıp, ılık, masum, saygılı ve aşk dolu biten benzersiz bir parti... Daha fazla ayrıntı bekleyen avucunu yalasın. Bu çağrı zihne değil, kalbe...

        GİRİŞTE LÜTFEN CİDDİYETİNİZİ VESTİYERE BIRAKINIZ. (Tabii ki isteyen çıkışta geri alabilir).

        SWAMI DYAN ARHAM (KORAY MİNCİNOZLU)

        40 yıldır meditasyon yapmakta. Son 18 yıldır basta Hindistan, Pune olmak üzere Avrupa ve Amerika'da çesitli OSHO Merkezlerinde egitim aldı. Aldıgı egitimlerin baslıcaları:

        • Primal Therapy (Premartha – Swarup)(10 seans Primal therapinin Türkiye yetkililerinden)
        • Transsomatic Dialogues Therapy (Devageet)
        • Osho Diamnond Breath (Dr. Devapath_ Dwari -Bodhi Ray- Shanti )
        • Learning Love - Co–Dependency (Dr.Krishnananda – Amana)
        • Osho Counseling (Svagitho-Dwari)
        • Family Constellation Training (Svagitho)
        • Tantra Love and Ecstasy (Margot Anand)
        • Tantra teenage deconditioning Training (Premarta-Swarup)

        Çoğunluğu Owo-Kun ve Bilgi Paylaşım olmak üzere 15 senedir eventler, yurt içi ve yurt dışında Nefes, Sufi nefes, Bilinçli ilişki, Primal therapy ve Tantra workshopları yönetiyor. Koray Mincinozlu’nun Türk milli takımları da dahil olmak üzere 33 yıllık, çoğu Galatasaray erkek A takımında, profosyonel basketbol koçluğu tecrübesi de bulunmaktadir.

        PROGRAM TAKVİMİ:

        10 Şubat - İçimizdeki Çocuk
        11 Şubat - Babalar ve Çocukları
        12 Şubat - Anneler ve Çocukları
        13-16 Şubat - Tantra: Bilinçli İlişki.


        • 11 Şubat veya 12 Şubat çalışmasına katılmak için 10 Şubat çalışmasına katılmak zorunludur. (Primal terapi tecrübesi yoksa)
        • Her bir çalışmaya ayrı ayrı ya da bütün çalışmalara katılınabilir.

        KAYIT VE KATILIM ÜCRETİ:

        • İçimizdeki Çocukla Buluşma: Ücretsiz (10 Şubat) (Hafta sonuna kayıt olanlara öncelik tanınacaktır.)
        • İçimizdeki Çocukla Buluşma, Babalar ve Çocukları: 1000tl (10 Şubat ve 11 Şubat)
        • İçimizdeki Çocukla Buluşma, Anneler ve Çocukları: 1000tl (10 Şubat ve 12 Şubat)
        • İçimizdeki Çocukla Buluşma, Babalar ve Çocukları, Anneler ve Çocukları: 1750tl (10,11 ve 12 Şubat)

        • Tantra: Bilinçli İlişki: 1200tl, çift olarak gelinirse iki kişi 2000tl (13-16 Şubat)

        • Tüm çalışmalar 3200tl yerine 2750tl (10-16 Şubat)

        BİLGİ AL
        Temel Yoga: Pratikte Derinleşme | Atölye Yoga

        TEMEL YOGA: PRATİKTE DERİNLEŞME

        Ocak-Mart 2023
        MESAJ AT
        İlk soru: Neyi seçiyorsun? Senin için değerli olan ne? Neyin uğruna bir şeyleri feda edebilirsin?

        Yoga'da uzmanlaşmak kendi hayatında uzmanlaşmanın yollarından birisi. Uzmanlaşmak sadece bir bakış açısına kitlenmeden, sadece bir şeyle ilgilenerek olur. O seçtiğine bakabildiğin her açıdan ve her merkezden bakmayı gerektirir. Temel Yoga Uzmanlaşma Programı'nı öncelikle ilk soruya cevap bulmana yönelik tasarladık. Sonra da senin için değerli olanla ilgilenebilecek gücü, cesareti ve açıklığı keşfetmene yönelik...

        Bonuslar: Daha sağlıklı bir beden, kimseye ihtiyaç duymadan pratik yapabilme ve eski düşünceleri yeni düşüncelerle değiştirme.
        Çağrı
        Çiğdem
        Gizem
        Elif
        Bu program günümüzün yozlaşmış yoga camiasında kaybolmadan, ihtiyacını ve isteğini ayırt etmek isteyen bireylerle bir araya gelmek ve onlara fener olmak hedefi ile oluşturuldu. Dolayısıyla eğitmen olmak isteyen istemeyen herkese açık.
        Program boyunca aktif olarak katılımın söz konusu olacak, böylece pasif ve hantal bir öğrenme süreci olmayacak.

        Asana, pranayama, meditasyon, psikoloji ve felsefe alanında çok sayıda çalışmalara dahil olacak, yoga tekniklerinin yanı sıra kişiyi kendisiyle buluşturacak / çarpıştıracak başka birçok teknik deneyimleyeceksin.

        Bu programı bitirdikten sonra yoga uzmanı olmak istersen Uzmanlık Yolu programına devam edebileceksin.

        PROGRAM İÇERİĞİ:

        TEKNİK

        • Yoğun asana çalışmaları, asanaların temelleri ve detayları
        • Temel ve güncel hizalanma anlayışı ve uygulamaları
        • Rahatsızlıklarda modifikasyonlar
        • Pranayama (Nefes) temelleri ve asana uygulamalarındaki kullanımı
        • Kriya uygulamaları
        • Odaklanma ve Meditasyon uygulamaları

        ANATOMİ VE FİZYOLOJİ

        • Bedendeki temel sistemlerin çalışma prensipleri
        • Beden farkları
        • Kendi postürünü öğrenme

        FELSEFE

        • İlişkiler, iş hayatı, arkadaşlıklar, mücadele ve sosyallik konularına sarsılmayı da göze alarak pratik bakabilme.
        • Rutin ve disiplinin, eğlence ve dinlenmenin önemi.
        • İnançlarının değil bildiklerinin ve bilmediklerinin peşinden gidebilme.

        SONUNDA

        • Daha sağlıklı bir bedene sahip olacak
        • Günlük hayatına yogayı adapte edebilecek
        • Deneyimlerini yoga ile birleştirip yaratıcı ve özgün bir hayat sürecek
        • Evde kendi pratiğini güvenle oluşturabileceksin.

        Program süresince Atölye Yoga'da sana önerilen çalışmalara katılmanı ve verilen ödevlerini zamanında teslim etmeni bekliyoruz.

        Okunacak kitaplar senin isteğin ve ilgin doğrultusunda belirlenecek.

        BULUŞMA TARİHLERİ:

        21-22 Ocak
        4-5 Şubat
        18-19 Şubat
        11-12 Mart

        BULUŞMA SAATLERİ:

        Cumartesi ve Pazar 10:00-19:00

        KAYIT VE KATILIM ÜCRETİ:

        • Tek seferde 5600tl
        • Ocak-Mart arası 3 taksitte ödeme ile 2100×3=6300tl
        • Ocak-Mart arasında Atölye Yoga'da kullanabileceğiniz 1050tl değerinde sınırsız yoga paketi hediye.
        • Kayıt olduktan sonra Ocak ayına kadar alınacak paketlerde %25 indirim.
        • Mevcut üyeliği bulunan üyelerimizin üyelikleri daha sonra devam etmek üzere dondurulacaktır.
        • 7-11 Haziran arasında düzenlenecek Uzmanlık Yolu Programı'nın inzivasına katılım hakkı.

        GEÇMİŞ EĞİTİMLERDEN:

        ÇAĞRI'YI ARA
        Hatha Yoga Uzmanlaşma Programı | Atölye Yoga

        TEMEL YOGA: UZMANLIK YOLU

        Mart-Haziran 2023
        MESAJ AT
        Öğrendiklerini ve deneyimlediklerini aktarmaya hazır mısın? Hazır olduğunu nasıl anlarsın?

        Bunu yapmayı istiyor musun? Yoksa yapmak zorunda mısın? Ayırdına nasıl varırsın?

        Hiç bir şeyin direkte kendisiyle ilgili olmadığını konuşacağız bu programda. Yukarıdakı sorulara da her yerden bakacağız bu yüzden. Konu sadece yoga pratiğini başkalarına yaptırmak olmayacak. Bu programa başlyana kişiden daha yeni bir kişinin yaptırıyor olmasına önem vereceğiz. Yukarıdaki soruların cevabını da belki ilk günden değil ama program bittiğinde sen biliyor olacaksın.
        Çağrı
        Çiğdem
        Gizem
        Elif
        Bu programda Pratikte Derinleşme programını tamamlamış kişilerle yolculuğa devam edeceğiz. İlk programda öğrenilenlerin ve deneyimlenenlerin aktarılma zamanı! Artık konular daha da derinleşecek, paylaşımın artacak ve uzmanlık yoluna girilecek.

        PROGRAM İÇERİĞİ:

        TEKNİK

        • Asanaları en ince ayrıntısına kadar aktarabilme
        • Pranayama (Nefes) çalışmlarını en ince ayrıntısına kadar aktarabilme
        • Seans hazırlanması, tema kullanımı, asana sıralama
        • Rahatsızlıklar ve sakatlıklarla çalışma
        • Odaklanma ve Meditasyon uygulamaları ve bunları aktrabilme
        • Sözlü ve fiziksel adjustlar-düzeltmeler

        ANATOMİ VE FİZYOLOJİ

        • Sade, kullanılabilir ve etkin anatomi bilgileri
        • Postür analizi yapabilme
        • Çakra sistemi, nadiler, bandhalar

        FELSEFE

        • En temel, en başta gelen varsayımların yorumlanması: 'Bir batılı olarak yogaya nasıl bakabiliriz?', 'Var olmanın anlamı nasıl düşünülür?', 'İzlemek, deneyimlemek, meditasyon ne demektir?' 'Doğru ve gerçek kavramlarını insanlar nasıl düşünür?'...
        • Rüyaların, vizyonların yani bilinç dışı içeriğin önemi nedir ve bilince nasıl çıkarılır?
        • Derin düşünme ne demektir?

        YOGA UZMANININ YOLCULUĞU

        • Aktif katılım, uygulama ve gözlem
        • Yaratıcılık ve öznelliğin keşfi
        • Kendi pratiğini oluşturma
        • Ses ve vücut dili kullanımı
        • Seanslara deneyimi işleyebilme

        SONUNDA

        • Sevdiklerine şifa dağıtabilecek yeni bir alanın olacak
        • Ve bu alanı kullanarak yeni bir meslek edinebileceksin.
        • Kendi üzerinde çalışmanın incelik ve güzelliklerini deneyimleyecek
        • Ve bu deneyimleri aktrabilecek yöntemleri öğrenmiş olacaksın.

        Program süresince Atölye Yoga'da sana önerilen çalışmalara katılmanı ve verilen ödevlerini zamanında teslim etmeni bekliyoruz.

        Okunacak kitaplar senin isteğin ve ilgin doğrultusunda belirlenecek.

        PROGRAM TAKVİMİ:

        • 4 tüm hafta sonu buluşması ve program sonunda 5 günlük yoga inzivası.
        • İnziva sabahın erken saatleriyle başlayacak ve gün boyu süren yoğun çalışmalarla devam edecek. İnzivada eğitim konuları işlenmeyecek, ders anlatılmayacak. İnzivada olay farklı.
        • Program sonrası istersen 2 adet staj dersi hazırlayıp sunacak, program esnasında dilediğin kadar derse asistan olarak katılabileceksin.

        BULUŞMA TARİHLERİ:

        25-26 Mart
        15-16 Nisan
        6-7 Mayıs
        27-28 Mayıs
        7-11 Haziran (İnziva)

        BULUŞMA SAATLERİ:

        Cuma 19:15-21:15
        Cumartesi ve Pazar 10:00-19:00

        KAYIT VE KATILIM ÜCRETİ:

        • 10 Ocak'a kadar tek seferde 6800tl
        • 10 Ocak'tan sonra tek seferde 7800tl
        • Mart-Mayıs arası 3 taksitte ödeme ile 2800×3=8400tl
        • Mart-Haziran arasında Atölye Yoga'da kullanabileceğiniz 1450tl değerinde sınırsız yoga paketi hediye.
        • Kayıt olduktan sonra Mart ayına kadar alınacak paketlerde %25 indirim.
        • Mevcut üyeliği bulunan üyelerimizin üyelikleri daha sonra devam etmek üzere dondurulacaktır.
        • 5 günlük kamp konaklama ve ulaşım bedelleri hariçtir. Fatura düzenlemesi program taksitleri tamamlandıktan sonra toplam tutara %18 KDV eklenerek yapılır.


        GEÇMİŞ EĞİTİMLERDEN:

        ÇAĞRI'YI ARA
        İleri Yoga Uzmanlaşma Programı | Atölye Yoga

        İLERİ SEVİYE YOGA PROGRAMI

        Eylül-Ekim 2023
        MESAJ AT
        Günümüzde İleri Seviye Yoga denince akla gelen en zor ve akrobatik duruşları yapabilmek. Bu program bu tarz duruşlarla ilgilenen bir program değil.

        Hem beden hem zihin üzerinde çalışmak, gittikçe detaylara inmek, detaylara inmek de alışkanlıkları ve kalıpları fark etmek ve değiştirmek demek.

        Temel bilgileri alanlara açık olan bu programda yoga çalışmalarını daha renkli, daha detaylı, daha kişiye özel hale getirmeye çalışacağız. Hem hocanın, hem öğrencinin yeniden öğrenme süreci olacak.

        Çağrı
        Anıl
        Elif

        Bu program 200 saatlik temel yoga eğitimi almış tüm yoga uzmanlarına açıktır.

        Bir anlatıcının aktarımından ziyade, herkesin hem anlatıcı hem dinleyici olduğu, tecrübeli uzmanların bir yandan yeni bilgiler edinirken, bir yandan yıllar içinde geliştirdikleri yöntem ve yaklaşımları, hem birbirleriyle hem de yeni mezunlarla paylaşacağı bir ortamda gerçekleşecek buluşmalar.

        O yüzden Atölye Yoga'nın tamamının katkıda bulunacağı, dinamik bir şekilde ilerleyecek program. Sonunda ortaya çıkan külliyatla da Atölye Yoga okulunun yıllardır biriktirdiklerinin sistematik haline ulaşacağız.

        Dili ortaklaştırmak ve geliştirmek isteyen herkesi bekleriz.

        PROGRAM İÇERİĞİ:

        TEKNİK

        • Feldenkrais, Isha Yoga, Mobility gibi ekollerin klasik asana uygulamalarına entegre edilmesi
        • Propriyosepsiyon dersi hazırlama ve sunma
        • Dersleri daha akışkan ve bütünlüklü hale getirme teknikleri
        • Asanaların uygulama, tempo ve temel değiştirelerek kullanılması
        • Asanaları renklendirme ve çeşitleme
        • Yaratıcı ekipman kullanımı
        • Mandala, döngü, düğüm gibi geometrik şekillerden, teorilerden esinlenerek akış oluşturma
        • Ders başlarında öğrencileri çabuk odaklayacak, sonlarında faklı soğutacak teknikler

        FELSEFE

        • İnsanın kendi üzerinde direkt çalışması mümkün değil. Her zaman için severken, ilgilenirken ve özenirken yan etki olarak kendimizi anlayabiliyoruz. Peki sevdiğimiz, ilgilendiğimiz ve özendiğimiz ne? Diğerlerinin etkisini fark edip dışarıda tutarak cevap verebilecek miyiz?
        • Nereye gidiyorum? Neden gidiyorum? Neyle gidiyorum? Nasıl gidiyorum?

        SONUNDA

        • Daha bilerek ve detaylandırarak çalışmalar yaptırabilecek
        • Postür dersi verebilecek
        • Tecrübeli uzmanlarla beraber çalışmış olacak ve gelecekte de beraber üretebilecek birliktelikler kuracak
        • Hayattaki yönünü daha net görebilceksin

        BULUŞMA TARİHLERİ:

        9-10 Eylül
        23-24 Eylül
        7-8 Ekim

        BULUŞMA SAATLERİ:

        Cumartesi ve Pazar 10:30-18:30

        KAYIT VE KATILIM ÜCRETİ:

        • 30 Haziran'a kadar tek seferde ödeme ile 5000tl.
        • 30 Haziran'dan sonra tek seferde ödeme ile 6250tl.
        • 2 taksitte ödeme ile 3500×2 = 7000tl
        • Eylül-Ekim arasında Atölye Yoga'da kullanabileceğiniz 1020tl değerinde sınırsız yoga paketi hediye.
        • Atölye Yoga'da temel eğitimini almış olanlara %10 indirim.
        • Atölye Yoga uzmanlarına %20 indirim.
        • Kayıt olduktan sonra Ocak ayına kadar alınacak paketlerde %25 indirim.
        • Mevcut üyeliği bulunan üyelerimizin üyelikleri daha sonra devam etmek üzere dondurulacaktır.
        ÇAĞRI'YI ARA
        MOBİLJİN UZMANLAŞMA | Atölye Yoga

        MOBİLJİN UZMANLAŞMA

        1-2 Nisan 2023
        KATIL
        ‘Mobility’ kelime karşılığı ‘Movement’ ‘Ability’ yani hareket kabiliyetimiz için en esas olan çalışmadır. Hareket disiplini ve geçmişi farketmeksizin sağlıklı yani özgür hareket edebilmek için her yaştan insana önerilir.

        ‘mobiljin’; Budokon Martial Arts sistemi içerisinde bulunan 'mobility' modülünün, parçalarına (pozisyonlara) ayrılarak, klasik bağ doku çalışmaları ile desteklenmiş pratiğidir.

        Pratik sırasında deneyimlenmiş sonuçlar ve gündelik hayattaki fonksiyonel karşılığı, Sinem Akat tarafından hazırlanmış içeriği ile 15 saatlik bir eğitim olarak sunulacaktır.

        2 ana prensip ile; Eklem mobilitesi, eklemin hareket açıklığını (ROM), Eklem stabilizasyonu hareket içerisindeki kontrolü çalışacağımız bu eğitim Budokon Mobility Primary Series' deki temel pozisyonlar üzerinden aktarılacaktır.

        Pozisyonlar arası ağırlık transferi, aktif merkez, alt beden üst beden koordinasyonu ile kontrollü hareketi hedefleyen 'Geçiş Temelli' mobility minik Budokon mobility rutinleri ile sunulacaktır.

        Fasya dokusunu esnettiğimiz Yin Yoga, eklemin en güvenli şekilde kendi hareket açıklığına kavuşmasını destekleyecek. Eklemin kendi en geniş aralığını bulmak ise fasya dokusunu daha kısa sürede ve acısız çalışabilmemizi sağlayacaktır.

        * Eğitim ‘Budokon Mobility’ sistemini desteklemektedir.

        BULUŞMA TARİHİ:

        11-13 Mayıs

        BULUŞMA SAATLERİ:

        Perşembe ve Cuma 18:30 - 21:30, Cumartesi 09:00 - 19:00

        KATILIM ÜCRETİ:

        1800tl

        KATIL
        Blog | Atölye Yoga

        ZİHNİNİZİ BESLEYİN

        SON SÖZÜMÜZ ADALET EŞİTLİK Mİ?

        Çağrı Tosun
        15/1/2022

        "Modern kültür iki ilkel kabileden oluşur. Birinci kabiledekiler, her şeyin en çoğunun ve iyisinin kendisi ile yakın çevresine ait olmasını söylerken; ikinci kabiledekiler her şey eşit bir biçimde herkesin olsun der. İlki sağ kabile, ikincisi sol kabile. Nitelikleri gereği bu iki kabile sürekli çatışır. Her iki kabileden de olmayan biri olarak düşünmek yeterince zorken, bu düşünceyi paylaşmak çok daha zor. Ne söylersen söyle, bunlardan biri tarafından diğerine dâhil edileceğin neredeyse kesin."

        İNSAN İNSAN

        Sinem Yılmaz
        21/00/2018

        "Sonunda “spiritüel” olma yoluna tezat insanlara dönüşmeye başladık. Meditasyon her ne kadar bu amaçla ortaya çıkmış olmasa da, egoyu güçlendiren, besleyen bir teknik haline gelmeye başladı ve bu çabanın kendisi, yoganın bir ifadesi olma yolunda hızla ilerliyor."

        ENSO ÜZERİNE: POLİTİKA VE ANARŞİ

        Çağrı Tosun
        25/10/2017

        "Yoga, doğası enso yaratmaya elverişli ama mevcut kültürün içinde bir çembere dönüşmeye uygun bir yapıya sahip. Düşük enerjili ve/veya asosyal insanların az sayıda, yüksek enerjili ve/veya sosyal insanların çok sayıda çemberle geçindiği mevcut oluş halinde, yoga çemberlerden bir diğeri olacak özelliklere sahip. Daha mutlu, alternatif bir yaşam vaat ederken kendi içinde iktidarlar, takipçiler ve muhalifler yaratabiliyor."

        YASA, YOGA ve BAĞZI ŞEYLER

        Seçil Kavuş
        24/09/2017

        "Yasa ile yogayı buluşturan nedir? Yoganın özüne sözüne uygun bir biçimde öğrenilmesi ve öğretilmesi konusundaki somut sorunlara bir çare sunmak mıdır? Yoksa icra ettiği işin doğasına saygı duyarak bir meslek grubunun haklarını korumak mıdır? Bana kalırsa bu buluşmanın amacının para işlerini düzenlemekten ibaret olduğunu söylesek çok fazla şeyi gözden kaçırmış olmayız. Böyle bir devranda yoga yasayla ancak bu şekilde düzenlenebilirdi."

        KİŞİSEL GELİŞİMİN PANZEHİRİ

        Seçil Kavuş
        15/08/2017

        "Kimsenin kimseye meditasyon yaptıramaması gibi, kimse de kimsenin bu hayatı nasıl yaşaması gerektiğini bilemez. Mesela “koskoca bir yaşamın koçu” olmak, ne kadar hoyrat bir iddia değil mi? Birbirimize ömür biçmek yerine hikaye anlatmak dururken..."

        SESSİZLIĞİN BAKIŞI

        Seçil Kavuş
        03/05/2017

        “Dostoyevski yoga yapsa yazabilir miydi?” Benzer bir soru yogaya başladığım zamanlar benim de aklıma gelmişti. Dostoyevski üzerinden değil ama, düşünsel yaratımın yogayla bir arada var olup olamayacağıyla ilgili olarak. Çünkü o sıralar düşünsel olanı dalgalı bir zihnin ürünü gibi görüyordum sanırım ve yoganın bir tür hiçliğe yöneldiğini düşünüyordum. Oysa düşünce zihinsel dalgalanmaların durulduğu berrak bir yerde başlar."

        MODERN ZAMAN YOGASI

        Çağrı Tosun
        31/03/2017

        "Bu kadim öğretiyi yüzyıllarca taşıyanlara ihanet ediliyor ama daha büyük ihaneti çocuklarımıza ediyoruz. Varoluş konusu ortak bilinçten çıkıyor ve boğazımıza kadar çamura batmış durumdayız. Kendimize çeki düzen vermezsek gelecek olanlar tamamen batacaklar. Kendimiz zincirlerimizi kıramayacağız belki ama çocuklarımıza ve arkadaşlarımıza yardımcı olabiliriz hala. Önce farketmeliyiz: korkarak yaşanmaz, sadece ölünür."

        BÜYÜMEK VE YOGA

        Seçil Kavuş
        11/02/2017

        "Beş bin yıllık bir disipline ortalama otuz yıllık bir hayat deneyiminin içinden geçerek güncel biçimini veriyorsak eğer, derinden bir dönüşüm için hafıza çalışmasının önemi hiç de azımsanacak gibi değil. İşte Özge Samancı’nın Türkiye’de büyümeyi anlattığı otobiyografik çizgi romanı “Bırak Üzülsünler”, bu coğrafyada büyüyen ve yogada buluşan insanlar olarak bize, kurumlar tarafından nasıl düşünülmüş olduğumuzu, düşünme imkanının ışığıyla hatırlatan bir nesne olarak okunabilir.

        Türkçe eğitim sistemi içinde nasıl pelteye dönüştüğümüzün, kim olduğumuzu ve ne istediğimizi nasıl unuttuğumuzun ve nasıl olup da hatırlayabileceğimizin hikayesini anlattığını” belirten Samancı, cümle alemin hayallerini gerçekleştirmek için çırpınırken toplumun onayladığı bir ada sahip olmayı hak ettiğimizi ama karşılığında kendi sesimizi kaybettiğimizi göstermeye çalışıyor."

        BİR DERSİN ANATOMİSİ III: KİMLİKLERİ TERK

        Meral Güneşdoğmuş
        14/12/2016

        "Savasanada tek yaptığınız nefes alıp vermektir ki o da kendiliğindendir. Bütün beden gevşek, kıpırtısız kalır. Bedeni bırakırsınız. Artık öz üzerinde çalışmanın hiçlikle buluştuğu sınırdasınızdır. Siz diye bildiğiniz hiçbir şeyin olmadığı, benim dediğiniz bedenin artık kıpırdamadığı bir yerdir burası. Çalışmanın bitip beklemenin başladığı, beklemenin dahi son bulduğu yer..."

        BİR DERSİN ANATOMİSİ II: ASANALAR

        Meral Güneşdoğmuş
        08/12/2016

        "Bilmeden hâkimiyet kurulmaz. Hâkimiyet kurmak için ne olup bittiğini anlamanız gerekir ve bunun için kendinize bakmak zorundasınız. İşte yoga burada başlar. Asana sizi uyarmıştır. Başka türlü zihnin dikkatini bedeninize, kendinize getirememiş olabilirsiniz ama işte asana bunu başarır. Bu başarı sizindir çünkü o asanada durma iradesi sizdedir. "

        BİR DERSİN ANATOMİSİ: BAŞLANGIÇ

        Meral Güneşdoğmuş
        30/11/2016

        "Yoga, bizi karanlıktan aydınlığa, cehaletten bilgeliğe, maddi yaşamın ölümlülüğünden bilincin ölümsüzlüğüne taşıyan bir yoldur. Bir yoga dersine girdiğinizde, bilmeseniz bile bir bütün olarak yoganın kişiyi cehaletten bilgeliğe taşıyan yolunun bir temsilinden geçersiniz. Baştan sona her bir bölüm, kişinin bilgeliğe giden yolculuğunun bir buçuk saatlik bir provasıdır."

        VERİLENİ ALMA: NEDEN "MİNNET EYLEMEM?"

        Meral Güneşdoğmuş
        03/11/2016

        "Bize verilenler, sunulanlar, karşımıza çıkan faydalanabileceğimiz şeylerle ilgili fikriniz nedir? Bunun, mesela bir eliyle size bir şey uzatan kişinin bir lütfu, onun tercihinden kaynaklanan bir armağan olduğunu mu düşünürsünüz, ona mı minnet duyarsınız? Alıp almamaya ona göre mi karar verirsiniz?"

        DÜŞTEN DÜŞÜNCEYE: TERRA, KULE, BUDDHA

        Seçil Kavuş
        21/09/2016

        "Can Ogan’ın Atölye Yoga için çektiği iki fotoğrafa baktığımda, onları yoga temalı fotoğraflardan ayıran bir etkinin bende yoğunlaştığını hissettim. Bu hissin peşine düştüğümde ise, yoga pratiğimin anlamına dair bir imgeye ve bir düşünceye ulaştım. Sanki fotoğraf bir temanın altında kalmaktan kurtulduğunda, fotoğrafa bakan kişinin deneyimiyle buluşabiliyor ve onun gördüğü bir düşe dönüşüyordu."

        SAVAŞÇININ KURALSIZ OYUNU

        Meral Güneşdoğmuş
        09/09/2016

        "Yol bir oyundur. Ve hiçbir kuralı yoktur. Yol, elinde o ipucuyla öylece durmaktır. Yol, elinde hiçbir ipucu yokken dahi öylece durmaktır. Bu oyun sadece ve sadece öylece durarak oynanır. Hiçbir kuralı yoktur dedik ya... Kuralları düşünürsen, kuralları aramaya kalkarsan oyun olmaz. Sen dur, oyun kendiliğinden başlar. Senin hiçbir şey yapmana gerek yok."

        AYNAYA BAKMAK, AYNAYI GÖRMEK

        Seçil Kavuş
        01/08/2016

        Ormanda bir su birikintisinin başında kendi suretime bakıyordum. Buddha yanıma gelip ‘Bu su zehirli,’ dedi. ‘Hayır efendim,’ diye yanıt verdim. ‘Bakın, bütün hayvanlar içiyor.’ Oradan su içen kaplanları, geyikleri gösterdim. ‘Onlar suyu içiyor,’ dedi. ‘Bir ayna olarak kullanmıyor. Aynalar zehirlidir. Sen suda kendi görüntüne bakıp tüm dünyadan, evrenden keskin bir bıçakla ayırıyorsun kendini.’

        BİR ÖĞRENCİ(!) MEKTUBU

        Çağrı Tosun
        23/07/2016

        "Bir şekilde altı ay önce yogaya başlarken, iyi hissetmenin bir üniforma gibi mecburi olmasından çekiniyordum açıkçası. Günümüz dünyası yoganın da belini bükmüştür diyordum. Ama deneyimlediğim şey, başka hallerin reddedilmesi değil, her türlü hissiyatın bir metre karelik özgürlük alanına yayılması oldu."

        YİN: RÜYALARIN TARAFI

        Seçil Kavuş
        10/07/2016

        "Günümüz dünyasının yüzeyinde devinip durmanın en yaygın iki biçimi var: Biri her türlü rüzgâra karşı korunaklı zannedilen bir bireyselliğin içine sıkışıp kalarak, diğeri ise artık çiğnenmekten cılkı çıkmış değerlerle bir araya gelen “yalnız kalabalık”ın parçası olarak."

        DEKALOG VIII VE YOGA

        Seçil Kavuş
        01/07/2016

        Kieslowski, Dekalog filmlerinin sekizincisinde bize bir karşılaşma sunar: Geçmişte vermiş olduğu “adaletsiz” kararın sonuçlarıyla hesaplaşan, düşünsel bir çaba içinde kararının etrafına anlam duvarları örmeyi başaran ama bu duvarları yıkma imkânına da yakalanan kaygı yüklü bir etik profesörü, sabah koşusuna çıktığı sırada, bedenini dilediği gibi eğip bükebilen neşeli bir sanatçıyla karşılaşır.

        Bir Öğrenci Mektubu | Atölye Yoga

        BİR ÖĞRENCİ(!) MEKTUBU

        Çağrı Tosun
        23/07/2016

        Bazı derslerden sonra gelenler dersle ilgili yorumlarını paylaşırlar. Eğer 'ders çok güzeldi' derlerse kendilerini iyi hissettiklerini, sadece 'ders güzeldi' derlerse o kadar da iyi hissetmediklerini anlarsınız. Bazen de derslerden sonra, ki bu çok sık olmaz, şöyle mektuplar alırsınız:

         

        "Bir şekilde altı ay önce yogaya başlarken, iyi hissetmenin bir üniforma gibi mecburi olmasından çekiniyordum açıkçası. Günümüz dünyası yoganın da belini bükmüştür diyordum. Ama deneyimlediğim şey, başka hallerin reddedilmesi değil, her türlü hissiyatın bir metre karelik özgürlük alanına yayılması oldu.

        Roman yazmayı “tersten striptiz”e benzetmişti birisi. “Striptiz yapan, nasıl yavaş yavaş giysilerini çıkartıp çıplaklığa doğru gidiyorsa, edebiyatçı da gerçek çıplaklığı bulmak, sahiciliğe ulaşmak için çıplak olanı giydirerek anlatır” diyordu. Yoga yapmak da sanki biraz buna benziyor. Rahat ve sağlam bir duruşla, bedenin nasıl konumlanacağını öğrenerek hayatın akışını tersine çevirmek... Yani bir dünya görüşü edinmenin ötesine geçerek, içinde devinip durduğumuz gündelik yaşam formlarına bakmak, duygulanımlarımızın haritasını çıkarmak ve bu yapının dönüşebilirliğini fark etmek, bunun için uğraşmak... Zor bir iş...

        Birlikte çalıştığım hocalardan özellikle sen meseleye böyle bir açıdan yaklaşmama vesile oldun. Çünkü yoga pratiği bu başlangıç düzeyinde benim için asıl anlamını “kara” ve “kızıl” tarafımıza yönelik bakışta buldu. Tek kelimeyle “acı”ya yönelik bakışta... Birlikte “kara” bir ders yapmış, karanlık tarafımıza bakmıştık. Kaybın, ölümün ve mücadelenin simgesi olarak “kızıl” olana ise hem doğrudan son derste hem de genel bir biçimde temas ettiğimi söyleyebilirim. Örneğin her dersin sonunun bir ölçüde kaybetmeye yöneldiğini düşünüyorum. Ceset duruşu, o âna kadar bu dünyada kapladığımız yeri her seferinde biraz daha kaybetmenin duruşu gibi geliyor bana. Hayatımızdan eksilenlerin, ölülerimizin, kaybettiğimiz her şeyin bize yüklediklerine, henüz doğmamış ve çoktan ölmüş olanlarla bir arada oluşumuza, başkasının acısına bakabilmek için, kendimizi eksilterek ve derinleştirerek, kendimizle yüzleşmeye, kendi acımıza bakabilmeye çağırıyor ceset duruşu ve bu sayede, kusursuz bir vicdanın olmadığı bilinciyle özü her daim dara çekmenin imkânını zorluyor. Acının bilgisi, bütün bir varoluşun bilgisine açılıyor. Böylelikle varoluş yok sayılan bir şey üzerine inşa edilmiş oluşuyla yüzleşiyor; sorumluluk alarak kendi boşluğunun hesabını veriyor; görünenlerin ardındaki görünmeyenler ortaya çıkıyor. Bir tür yas tutma ve kurtulma süreci. Bu yüzden yoga, kara ve kızıl renklerin gösterdiği gibi, negatif olanın görünmezliği üzerine verili dünyayı kuran ve onu muhafaza eden bir “pozitif”likten ziyade son derece anarşist, eleştirel, etik-politik bir pratik. Genelde bu âlemde tanık olunan “iyi hisset”, “kendini geliştir”, “potansiyelini keşfet” gibi talimatlar ise dünya kokan, çarpık ve yozlaşmış bir yorumun ve kestirmeden bir kaçış alanı arayışının göstergesi sanırım.

        “Verili olanı yıkma” meselesi zihin üzerine düşünürken de bağlandığım bir yer oldu. Başlangıç derslerinin birinde zihni tanımlama konusu gündeme gelmişti. Sonradan Batılı bir filozofun, Spinoza’nın bir tanımına rastladım. Spinoza zihni, “bedenin düşüncesi”, aslında tam olarak “bedenin ideası” olarak tanımlıyor. “Düşünüyorum öyleyse varım” argümanının tam tersi; “varım öyleyse düşünüyorum”. Duygulanımlar alanı olarak bedenin tasarımı zihni oluşturuyor. Yani varolma biçimim düşüncemi örgütlüyor. Zaman ve mekânla sınırlı/koşullanmış varlıklar olarak biz insanlar, bu koşullanmışlık doğrultusunda dünyayı anlıyoruz.

        Zaman ve mekân anlamı yaratan bir kurgu ise o halde, bu kurguyu değiştirmek ve dünyayı başka türlü anlamak mümkün. Ama bu noktada şöyle bir soru beliriyor: Zaman ve mekânın koşulları değişmeden bu anlam nasıl dönüşecek? Zaman ve mekânın belirleyiciliğinden kurtuluş insanın soyut bir biçimde salt aklını kullanmasıyla olacak bir şey değilken. Akıl da öncelikle bozulması gereken kurulmuş bir şey ne de olsa. Öyleyse yoga, bütün bir asana sistematiğiyle bu kurtuluşun yoluna düşürüyorsa eğer bizi, çıkış noktası itibariyle maddeye, yani zorunluluklarla çevrili varoluşa, yani zamana ve mekâna odaklanmalı diye düşünüyorum.

        Marksist düşüncenin temel düşünsel aracı tarihsel materyalizm ile yoga gibi metafizik yönelimli bir disiplin arasında yakınlık kurmaya kadar gidiyor bu saptama.

        Böyle bir ilişki ne derece uygun düşer bilmiyorum ama zihin beden tarafından koşullanıyorsa, beden en küçük ölçekte bu koşullamanın yani zamanın ve mekânın ta kendisi olacaktır. Dolayısıyla bedene müdahale ederken, zamanı ve mekânı yerinden oynatmış oluyoruz. Beden dolayımıyla da asıl olarak zihne ulaşabiliyoruz. Bu nedenle, mevcut durumun tarihselliğine ve bu tarihselliğin açığa çıkmasıyla birlikte dönüşebilirliğine vurgu yapan materyalist düşüncenin yogayla bir ilgisi olmalı. Son derece somut bir biçimde matın üzerinde “durmak”la geçen sürede, her gün yeniden ürettiğimiz dünyadaki duruşumuzu sorguladığımızı ve kesintiye uğrattığımızı hissedebiliriz.

        Afganistan’ın Amerika’ya söylediği bir söz vardı; “sizin saatleriniz var, bizim zamanımız!” diye.

        Yoga da bu sözün taşıyıcısı sanki; konumlarımızı mevcut düzene sabitleyen, durağanlaştıran bir zamanının içinde akışkan bir zamansallık açma imkânı yaratarak. Tabi yoga, materyalizmden farklı olarak, yeni bir dünya örgütlemekle ilgilenmiyor; dünyadan bütünüyle çıkmanın yollarını döşüyor. Ancak yine de bu yolun başlangıcında “bedenin düşüncesi/düşüncenin bedeni” fikrinde somutlaşan maddeci bir kavrayışın, bir varlık probleminin olduğunu görüyorum. Ve şimdilik beni asıl etkileyen işte bu bağlantı oldu. Yogaya ilişkin doğru düzgün bir şey okumadan cahil cesaretiyle bu düşünceleri ifade ettiğimi belirteyim ve daha fazla haddimi zorlamayayım. Başlangıç adımının bu düşüncelere açılması benim için önemliydi, bundaki payın için çok teşekkürler."

        TÜM YAZILAR
        Dekalog 8 ve Yoga | Atölye Yoga

        DEKALOG VIII VE YOGA

        Seçil Kavuş
        01/07/2016
        Prakrtiden daha duyarlı bir şey yoktur; bir kez kendi kendine ‘tanındım’ dedikten sonra, bir daha Ruhun nazarına göstermez kendini.
        Samkhya-karika

        Kieslowski, Dekalog filmlerinin sekizincisinde bize bir karşılaşma sunar: Geçmişte vermiş olduğu “adaletsiz” kararın sonuçlarıyla hesaplaşan, düşünsel bir çaba içinde kararının etrafına anlam duvarları örmeyi başaran ama bu duvarları yıkma imkânına da yakalanan kaygı yüklü bir etik profesörü, sabah koşusuna çıktığı sırada, bedenini dilediği gibi eğip bükebilen neşeli bir sanatçıyla karşılaşır. Etik profesörü kararını koşullandıran düzen-kurucu süreci anlamaya çalışırken, esnek sanatçı dünyada kendisini tarihin ve zamanın ötesine taşıyacak düzen-kırıcı bir yolu bulmuş gibidir. Öyle midir gerçekten bilmiyoruz, ama bu sahneyi Hint maneviyatının ana fikriyle birlikte düşünmek ilginç olabilir. Yani, insanın zaman ve tarih içindeki varoluşu (psikolojik-zihinsel deneyim/doğa/prakrti) ile insan deneyiminin ötesinde bir yerlerde konumlanmış mutlak hakikat (Benlik/Ruh/purusha) arasındaki bölünmenin yoga uygulamaları aracılığıyla aşılabileceği fikriyle.

        Çok çeşitli yoga uygulamalarının temelinde yatan şey, bir yandan dünyaya fırlatılmış olma durumumuz, öte yandan insan ruhunu dünyayla birleştiren bağların ötesinde bir oluş haline dair sezgimiz arasındaki çatışmayı ortadan kaldırmak ve böylelikle, saf bir bilinç düzeyine, insanlık durumunu aşan başka bir oluş düzlemine ulaşmaktır. Ancak bu öyle kolaylıkla olabilecek bir şey değildir. Varoluşun kirine iyice bulanmayı gerektirir. Bu ise, insanlık durumuna derinlemesine bakmakla ve onun hakkında yoga teknikleri aracılığıyla deneyim kazanmakla mümkündür. İnsanlık durumuna bakış, dünyayı aslında anlamadığımızı, onu ancak anlamlandırabildiğimizi fark etmemizi sağlar. Acı yüklü psikolojik-zihinsel deneyimimiz, ateş, su, hava ve toprağın içine nafile anlamlarla yerleştiğimizi gösterir. Bu şekilde yaşanan dinamik ve üretken deneyim bir “şahsiyet dramı” yaratmaktadır. Bu açıdan yoga, bir kuram olarak kişisel anlamı açıklayan ve bir pratik olarak kişinin yarattığı anlamlara ilişkin farkındalık kazanmasını amaçlayan psikanalize çok yakındır. Ancak ondan farklı olarak, bu anlam akışını geri çekme eğilimindedir.

        Rodin, heykeli tanımlamak için, “taşın fazlasını atmayı bilmektir” demiştir. “Fazla”sından kurtulmuş ve bir sanat eseri halini almış taş karşısında büyülenirken, bu sonucu mümkün kılan bütün bir sürecin “fazla”nın tanınmasından geçtiğini unutmamalıyız. Yaşlı ve kaygılı etik profesörü ile genç ve neşeli sanatçı arasındaki karşılaşma da, varlığın iki ayrı gerçeklik düzlemi arasındaki, yani “anlam fazlası” ile “maddenin sükûnu” arasındaki bir karşılaşma olarak okunabilir. – Sükûneti “fazla”nın bilgisine bağlayan bir yolun imkânı olarak.

        TÜM YAZILAR
        Yin: Rüyaların Tarafı | Atölye Yoga

        YİN: RÜYALARIN TARAFI

        Seçil Kavuş
        10/07/2016
        Rüyalarsa dünyadan çıkış yolları.
        Sami Baydar

        Günümüz dünyasının yüzeyinde devinip durmanın en yaygın iki biçimi var: Biri her türlü rüzgâra karşı korunaklı zannedilen bir bireyselliğin içine sıkışıp kalarak, diğeri ise artık çiğnenmekten cılkı çıkmış değerlerle bir araya gelen “yalnız kalabalık”ın parçası olarak. Her ikisi de Robert Musil’in sözünü doğrulatır nitelikte: “Okyanusları ve kıtaları oyun oynarcasına aşan modern ruh için hiçbir şey bir sonraki köşeyi dönünce karşılaşılabilecek ruhlarla bağlantı kurmak kadar olanaksız değil…” Ve bu dönemeçler dışarının tozu toprağında olduğu gibi tek bir kişinin iç sularında da aynı yoğunlukta çorak kalabiliyor.

        Ancak çoraklık görüntüsünün gerisinde bir şeyler olup bitmeye devam ediyor. Günün yaşayan ölüleri geceleyin rüyalarında canlılığın diline mutlaka maruz kalıyor. Bilinç kabul etmek istemediğinden hayalet konumuna itilen tüm eylem ve düşünce biçimlerinin kendi yerini bulduğu bu dilin keşfi, gündelik hayatın sahteliğine meydan okumak ve tüm varlıklarla paylaştığımız gerçek bir birlikteliğe ulaşmak için gerekli.

        Bedensel düzeyde kasları aşıp bağ dokuya ulaşmayı hedefleyen Yin Yoga’nın zihinsel olarak kat ettirdiği yol da bilinci aşıyor ve tam da rüyaların altüst edici dilini keşfetmekten, içe dönüp kendi gölgemizi izlemekten geçiyor. Mesela ben böyle bir Yin Yoga dersinde, In the Mood for Love filminin müziği eşliğinde, kendi üzerime katlanmış beklerken, Oscar Wilde’ın The Ballad of Reading Gaol şiirindeki dizesini hatırladım: “Herkes öldürür sevdiğini.” Aşkın gölgesi olarak ölüm çıktı karşıma.

        Nasıl ki her aşkın başlangıcı, Ulus Baker’in belirttiği gibi, hayranlık ya da meraktan kaynaklanan bir “başka dünyanın zarafeti” algısı ise, bu başlangıcın eşiğinde bekleyen her öznenin ardında da aynı anda hem katil hem de ceset olduğu bir karanlık bulunur. Bu durum yine Musil’i doğrulatır: “Olanakların cennet kuşu, tüyleri yolunmuş gerçekliğe dönüşür.” Ancak bu döngüselliğin bozulamaz bir bütün olduğunu bildiğimizde, yani karanlığa bakarak gölgemizle yüzleştiğimizde canlılığın dilini öğreniyoruz demektir. Yası tutulan her ölüm doğurganlığımızı artırıyordur aslında.

        Aktif ve aydınlık duruşları dengeleyen pasif ve gölgeli bir Yin Yoga pratiği, kolektif bilinçdışının yaratıcı ve yıkıcı derinliklerine açılan kendi yolumuzu bulmamıza yardımcı olabilir. Böylelikle hayatın kaçınılmaz değişimi ile hakiki bir ilişki kurabiliriz.

        TÜM YAZILAR
        Aynaya Bakmak Aynayı Görmek | Atölye Yoga

        AYNAYA BAKMAK, AYNAYI GÖRMEK

        Seçil Kavuş
        01/08/2016
        Ormanda bir su birikintisinin başında kendi suretime bakıyordum. Buddha yanıma gelip ‘Bu su zehirli,’ dedi. ‘Hayır efendim,’ diye yanıt verdim. ‘Bakın, bütün hayvanlar içiyor.’ Oradan su içen kaplanları, geyikleri gösterdim. ‘Onlar suyu içiyor,’ dedi. ‘Bir ayna olarak kullanmıyor. Aynalar zehirlidir. Sen suda kendi görüntüne bakıp tüm dünyadan, evrenden keskin bir bıçakla ayırıyorsun kendini.’
        Mustafa Yılmazer, Zen Bahçesi

        Bora Ercan’ın öğrencilerine verdiği ödevlerden biri, “iki yetmez bir fazla” imiş. Ben de bu yazıda, Jacques Rancière’in Cahil Hoca isimli kitabından yola çıkarak bu söz üzerine düşünmek istiyorum.

        Rancière’in kitabına konu olan kişi, Fransız Devrimi sonrası eğitmenlik yapan Joseph Jacotot’dur. Bourbon Hanedanı yeniden iktidara gelince, Hollanda Kralı’nın vesayeti altına, Leuven’e sürgüne gönderilen Jacotot, Fransız edebiyatı okutmanı olarak burada bir iş bulur. Ancak ne kendisi tek kelime Hollandaca bilmektedir, ne de öğrencileri Fransızca. Jacotot’nun zihinsel serüveni işte bu karşılıklı cehaletin deneyimi ile başlar.

        Hoca ile öğrenci arasındaki hiyerarşik düzen, ortada hocanın öğrencileri açıklamalarla yönlendirebileceği bir dilin bulunmayışı nedeniyle yıkılır ve zihinsel özgürleşmenin yolu açılır. Fénelon’un Telemak isimli eserinin iki dilli bir baskısı sayesinde öğrenciler, iki metni karşılaştırarak, öğrendiklerini sürekli tekrarlayarak, araya hocanın neyi ne zaman yapmaları gerektiğini bildiren “açıklayıcı” müdahaleleri girmeksizin, tıpkı bir çocuğun anadilini öğrenmesinde olduğu gibi, gözlem, dikkat ve taklit yoluyla Fransızcayı gayet yaratıcı bir biçimde sökerler.

        Burada hocanın işlevi, öğrencinin iradesini ateşlemekten ibarettir, yoksa bir “üçüncü” olarak öğrenci ile metin arasındaki ilişkiyi bölmek değildir. Çünkü Jacotot’nun geliştirdiği, “zekâların eşitliği” aksiyomuna dayanan eleştirel pedagoji yöntemine göre öğrenmek, potansiyeli açığa çıkarmak demektir. Öğrenme süreci, bir dokunma, el yordamıyla arama, tekrar etme ve vazgeçmeme sürecidir.

        Jacotot bu yöntemi geliştirirken, Yunanca iki kelimeyi (“bütün” ve “her bir”) birleştirerek Panekastik adını verdiği felsefenin ilkesinden yararlanır: “Her şey her şeydedir.” Yani “her bir zihinsel tezahürde insan zekâsının bütünü” bulunmaktadır. Bu ilke bizi hakikat ile dil arasındaki ilişkiye götürür. Hakikatin açıklanabileceği ve bunu ancak bilge hocanın yapabileceği düşüncesi üzerine temellenen Aydınlanmacı eğitime karşı Jacotot eğitimi der ki: “Hakikat söylenmez. Hakikat bir ve bütündür, dil onu parçalar.” Bizden bağımsız olarak var olan hakikati cümlelerimizle parçalarız; onun etrafında döner dururuz. O yüzden hiç kimse hakikatin sahibi değildir. Kendi yörüngesinde yol aldığı sürece ise herkes hakikate temas etme kudretine sahiptir.

        “İki yetmez bir fazla” sözünde ima edilen “bir” ile “iki” arasındaki ilişkinin mantığı da hakikat ile dil arasında kurulan bu ilişkiden çıkarsanabilir. “Bir”in düzeni hakikate açılır, eşitlik varsayımına dayanır ve pratik ile mümkündür. “İki”nin düzeni ise dil, otorite ve teori etrafında örülür.

        Felsefi kökeni itibariyle yoga, dünyevi olandan yani “iki”nin sınırlılığından, koşulsuz olana yani “bir”in sonsuzluğuna yönelen ve son derece pratik bir anlama sahip olan hakikat arayışına dayanır. İnsanı dönüştüren bu metafizik bilgiye erişmek için bir manevi rehberin yol göstericiliği gereklidir. Ancak rehber, “yol yürüyüş öğretir” sözüne sadıktır; öğrenciden önce yürümez; ona kendi yürüyüşünü dayatmaz; ondaki potansiyeli açığa çıkarmaya çalışır; defalarca düşüp yeniden doğrulmasına eşlik eder. Zira sonsuz en küçük birimin derinliklerindedir. Bu ister bir öğrenci, ister bir çiğ tanesi olsun…

        Jacotot yöntemi ile yoga arasında böyle bir ilişki yakaladığımızda, yogik bilginin dünyevi kurumların dönüşmesine de ilham olabileceğini düşünebiliriz.

        TÜM YAZILAR
        Savaşçının Kuralsız Oyunu | Atölye Yoga

        SAVAŞÇININ KURALSIZ OYUNU

        Meral Güneşdoğmuş
        09/09/2016
        Sen, sende kimin misafir olduğunu bilsen hiç üzülmezdin.
        Mevlana

        Sende bir cevher var, sen cevhersin; içten içe biliyorsun ama bir türlü emin olamıyorsun, daha doğrusu konduramıyorsun.

        Upanishadlarda der ki Brahman yerdedir, göktedir, havadadır, sudadır. Atman ise sende, kalbinin içindeki en küçük odada. Atman, Brahman'ın sendeki halidir.

        Sen, sende kimin misafir olduğunu bilsen hiç üzülmezdin der Mevlana.

        Upanishadlar ve Mevlana bunları söylüyor ama her birimizin içimizdeki şüphenin peşinden ve de kendi yolunu takip ederek gitmesi gerekiyor.

        Kimi zaman yakaladığımız bu ipin ucunu hemen bir yerlere bağlayıp kendimizi bu hayatta ne kadar özel ve değerli bir insan olduğumuza inandırmaya çalışabiliriz, ardından ne kadar çok şeyi, eşyaları, parayı, arkadaşları, sevgiyi/aşkı hak ettiğimize kanaat getirebiliriz. Hayır, yol bu değil, ilk aklımıza geleni aklımızdaki başka şeylerle eşleştirmek yol değil. Veya, biricikliğin, özel ve değerli olmanın toplumsal kültürün kandırmacası olduğuna inandırmaya çalışabiliriz kendimizi bir başka sefer. Hiç kimse özel değildir gibi başka safsatalara kapılabiliriz. Bu da yukarıdaki yanılsamanın, bu kez moral bozan ucu. Ve, bu da yakaladığımız ipucunu bir yerlere sokuşturup, ondan bir an önce kurtulup rahatlayacağını zannetme, ve bu da yol değil.

        Yol bir oyundur. Ve hiçbir kuralı yoktur. Yol, elinde o ipucuyla öylece durmaktır. Yol, elinde hiçbir ipucu yokken dahi öylece durmaktır. Bu oyun sadece ve sadece öylece durarak oynanır. Hiçbir kuralı yoktur dedik ya... Kuralları düşünürsen, kuralları aramaya kalkarsan oyun olmaz. Sen dur, oyun kendiliğinden başlar. Senin hiçbir şey yapmana gerek yok.

        Şimdi biz bu oyunu bulmaya gidiyoruz. Kuralların olmadığı yeri bulmaya, orda öylece durmaya. Oyun gelsin bizi bulsun, oyun başlasın.

        Biz derken, ben ve bir grup insan değil bu, sen, ben, hepimiz. Çünkü oyun burda ve heryerde.

        Biz öylece dururken, karışımıza neler neler çıkar! "Hişt, na'pıyon öyle?" der biri gelip, biri "bak şurda dondurma var, gidelim mi? ". "Tamam canım, ama sonra, bak ben şimdi duruyorum, git beni dışarıda bekle" deriz. "Sen çık, bir saat yoga salonunun kapısında bekle, durmam bitince gelip alıcam seni" deriz. Ya da yoga dersinin hocası öyle deyin der, biz de deriz. Epey de bir işe yarar, ama yine de "öff, bugün ne kütüğüm ya hiç öne eğilemiyorum" ya da "hah! Bugün oldu bu savaşçı, o zaman renk, dans" vs. Tabi ki onları da kapının önüne pışpışlamak lazım ki biz oyuna devam edebililelim.

        Bazen bu arkadaşlar (ki kendileri baştan sona zihnin düzmeceleri olur), pışpışlanmaktan, canımdan, cicimden anlamaz. Bazen, odaklandığımız yerde, yolda, oyunda karşımıza ne çıkarsa yıkıp ezeriz, elimize kılıcı alır öyle ilerleriz. Bize "sen daha iyi bir hayatı hak ediyorsun, cevhersin ya" diyen de "biriciklik yanılsaması, toplumsal kültürün..." daha lafını bitiremeden keskin kılıcımızla buluşur. Bazen oyuna kılıçlı kalkanlı bir savaşçı olarak gireriz. Oyunun kuralı yok, biz dururken çıkan bazen lotus çiçeğidir, bazen de düşmanının boynunu vuran Virabadrasana.

        Oyun her an biter, her an yeniden başlar, her an yeniden ve kuralı olmadan.

        Sende bir cevher var, sen bir cevhersin; sende öyle bir misafir var ki... İçten içe bunu biliyoruz; elimizi uzatıyoruz. O cevher bizde ve bunu görmek için, bunu görmeye gözümüzü açmak için gözleri kapatıp oyunu oynamaya gidiyoruz. Başlasın deyin ve başlasın. Burada lotus da olacağız evet, ama bazen de kılıçları elimize alıp savaşçıyı çıkaracağız meydana.

        TÜM YAZILAR
        Düşten Düşünceye: Terra, Kule, Buddha | Atölye Yoga

        DÜŞTEN DÜŞÜNCEYE: TERRA, KULE, BUDDHA

        Seçil Kavuş
        21/09/2016
        Tutku veya hüznümü bir hazineymişçesine yanımdan ayırmadan öylece kaldım. Bana göre Fotoğraf’ın umutla beklenen özü, ilk bakışta onu meydana getiren ‘pathos’tan ayrılamazdı. … İzleyici olarak Fotoğraf’la yalnız ‘duygusal’ nedenlerle ilgileniyordum; onu bir soru (tema) olarak değil, ama bir yara olarak derinlemesine incelemek istiyordum.
        Roland Barthes, Camera Lucida

        Roland Barthes, fotoğrafta iki öğeyi birbirinden ayırır ve bunları adlandırmak için iki sözcük önerir: Studium ve punctum. Ortalama ve üzerinde uzlaşılmış duygular uyandıran fotoğraflarda studium baskındır. Böyle fotoğrafların işlevi açıkça anlaşılır: Bilgilendirici, temsil edici, şaşırtıcı, tutkuyu kışkırtıcı vs. Punctum ise fotoğraftaki uzlaşılmış anlamı delen ve onu belirsizleştiren bir ayrıntıdır. Bilincin eğilimlerine direnen bilinçdışı gibi. Bu ayrıntı ısrarlı bakışın hedefi olur; etkisi kesindir; ama kolayca anlamlandırılamaz. Barthes’ın ifadesiyle, “sanki görüntü, görmemize izin verdiğinin ötesinde bir tutku başlatmış gibidir.”

        Can Ogan’ın Atölye Yoga için çektiği aşağıdaki iki fotoğrafa baktığımda, onları yoga temalı fotoğraflardan ayıran bir etkinin bende yoğunlaştığını hissettim. Bu hissin peşine düştüğümde ise, yoga pratiğimin anlamına dair bir imgeye ve bir düşünceye ulaştım. Sanki fotoğraf bir temanın altında kalmaktan kurtulduğunda, fotoğrafa bakan kişinin deneyimiyle buluşabiliyor ve onun gördüğü bir düşe dönüşüyordu.

        Carl Gustav Jung düşü, bilinçdışının ruha açtığı gizli bir kapı olarak tanımlar. Bu kapıdan geçildiğinde bilinçdışındaki imgeler bilince taşınır, düş düşünceye uzanır ve ruhsal bütünleşmenin yolu açılmış olur. Bize içimizden saldıran bilinçdışı içeriğe eğilebildiğimizde Benlik’in yalnızca bir parçası olan ego’dan ibaret olmadığımızı fark ederiz. Bireysel bilincin, özel bir mülk olmayan, kolektif bir şeyle, bilinçdışıyla bağ kurmaya ihtiyacı vardır; bilinçdışının da bilinmeye. İşte bu ihtiyacın karşılanması olarak bütünleşme, başkasına ve yeryüzüne açılan bir yaşam imkânıdır; dünyadan kopmak değil, dünyayı kendinde toplamaktır.

        O halde düşten düşünceye gideceğiz. Ki birinci fotoğrafta bakışımın hedefi olan ayrıntılar bu yolun canlandırılmış hali gibi. Şöyle ki, ilk seferde inatla gördüğüm şey, soldaki adamın bakışları ve sağdaki adamın ayaklarının çaprazlığı. Ağırlık ile hafiflik arasındaki karşıtlık beni çekiyor. Sonra bunlara üçüncü bir ayrıntı ekleniyor: Ortadaki kadının başının eğriliği. Böylece soldan sağa bir akış yakalıyorum. Bu akışa bir ad vermeye kalktığımda “bilinçdışından bilince doğru bir akış” diyorum ve nihayetinde bu ad bir imgeye ulaşıyor: “İyileşen yara.”

        İkinci fotoğraftaki ayrıntı, kadının bedeninde güneşin ve gölgenin kapladığı yer. Bu görüntü bana Sylvia Plath’ın bir sözünü hatırlatıyor: “Gökyüzünün doruğunda beyaz, kayıtsız bir güneş parlıyordu. Kendimi bu güneşte, bir melek kadar ince ve uçucu hale gelene dek bir bıçak gibi bilemek istedim.” Kendi adıma başka söze gerek yok. Yine “iyileşen yara” imgesi.

        Bu yazıyı yazdığım sırada fotoğrafçı Sebastiao Salgado’nun hayatını anlatan bir film (Toprağın Tuzu) izlemiştim. Salgado hayatı boyunca “öteki dünya”ya fotoğrafları aracılığıyla tanıklık eder. Dünyanın karanlık yüzüne yönelttiği bu bakış, kendi hikâyesini de anlamasını sağlar. Ve yaşamının anlamı sonunda bir düşüncede somutlaşır: Terra Enstitüsü.

        Ölü yığınlarını fotoğrafladığı Ruanda’dan ayrıldığında Salgado’nun ruhu hastadır. Ruhunu iyileştiren, karısıyla birlikte giriştiği Terra Enstitüsü olur. Brezilya’daki doğduğu topraklar çorak bir araziye dönüşmüştür. Buradaki eski Atlantik Ormanı’nı yeniden yeşillendirmeye karar verirler. Ve 2,5 milyon ağaçla birlikte vahşi hayat geri döner. Toprak artık Salgado’nun özel mülkü olmaktan çıkar, herkese ait bir park haline gelir.

        Jung sonsuzluğu, “dünün, bugünün ve geleceğin bir bütün oluşturduğu bir zamansızlık” olarak tanımlıyor. Eğer düşünce, duygusal çekiciliğin ve geçiciliğin ardındaki evrensel ve nesnel saptama ise, sonsuzlukla yakından ilgili. Bu yüzden Terra Enstitüsü bir düşünceydi. Jung’un, kendi inşa ettiği ve “Kule” adını verdiği, onu dış dünyadan ayıran bir konut olmaktan öte, dünyaya genişleyen evi de bir düşüncedir. Buddha’nın kendisi de.

        “İyileşen yara” imgesini anlamaya çalıştığımda işte böyle bir düşünceye ulaşıyorum. Bu düşünce Melih Cevdet Anday’ın sözünü iletiyor: “Kirke, bilge tanrıça, selam sana!/Sağ salim geçtim kendimi.”

        TÜM YAZILAR
        Verileni Alma: Neden "Minnet Eylemem? | Atölye Yoga

        VERİLENİ ALMA: NEDEN "MİNNET EYLEMEM?

        Meral Güneşdoğmuş
        03/11/2016
        Ayırt etme, neyin sizi mutlak bilgiye veya gerçekliğe yaklaştırdığını, neyin kendini bilme haliyle beraber olduğunu, neyin bu bilgelikle yapıldığını, alındığını verildiğini ayırt edebilmektir. Kendini bilme halinin bir sonucudur, arifliktir. Kendini bilmemek ise cehalettir.

        Bize verilenler, sunulanlar, karşımıza çıkan faydalanabileceğimiz şeylerle ilgili fikriniz nedir? Bunun, mesela bir eliyle size bir şey uzatan kişinin bir lütfu, onun tercihinden kaynaklanan bir armağan olduğunu mu düşünürsünüz, ona mı minnet duyarsınız? Alıp almamaya ona göre mi karar verirsiniz?

        Bu soruları cevaplamak için, önce bir konuya dikkat çekelim. Modern fizik bize içinde olduğumuz bu varoluşta, âlemde, ol-uştan ayrı, her şeyden bağımsız ve kendi başına var olan tek bir zerrenin dahi olmadığını, tüm şey-lerin birlikte ve birbiriyle olduğunu ve her şeyin tek bir bütünün parçası olduğunu, her parçanın bu bütünle beraber hareket ettiğini, beraber ol-duğunu söylüyor. Niels Bohr ve Werner Heisenberg gibi modern fiziğin ataları ile Fritjof Capra gibi günümüz temsilcileri buna kozmik dans diyor. Tüm parçaların aynı bütün içinde beraberce, karşılıklı etkileşim halinde hareket etmesi anlamında bir dans.

        Yoga, kelime anlamı itibariyle de manasıyla da bir olmak demek ve yogik yöntem varoluşu, özü, kendi-ni ve bu bir olma halini içsel yolculuk ve içsel keşifle yapılan bir tecrübeyle bize gösteriyor. Yoga da bize her şeyin bir olduğunu söylüyor.

        Varoluş, birbirinden ayrılamayacak, bölünemeyecek bir bütün olduğuna göre; sebep-sonuç ilişkisini kurarken, örneğin size bir şey vermek için uzatılan elin kaynağının, sebebinin eli uzatanın istek ve iradesine dayandığını düşünürken, varoluşun bir bütün olduğunu ve eğer burada bir istek ve irade doğduysa, bu iradenin o bütünün içinde doğduğunu bilmek zorundayız.

        Sebep sonuç, sonsuz sayıda değişkenin, akılla hesaplanması ve bilinmesi mümkün olmayan, algımız ötesinde kalan etkenlerin de dâhil olduğu son derece girift bir süreçtir. Ancak bu sürece bütünün dansı, bu dans içinde ortaya çıkan bir nimet olarak bakarsak, her şeyin kaynağının bütün olduğunu anlar ve bilirsek tam karşımızda duran kişinin uzattığı el başka bir biçime daha bürünür. O uzanan elde bize sunulan şey o kişiden gelen bir nimet olmayıp, özünde tüm varoluşun ol-uş halinden, bütünden size uzatılmış bir nimettir. İşte “Hamd Allah’ındır”ın manası da bu kapsamda düşünülmelidir.

        Ancak; bu kavrayış aklımızla erebileceğimiz bir durum değildir. Akıl, zihin, her zaman dışarıdan gelen etkenler sonucu değişime tabidir. Zihin, mutlak gerçeklik ve mutlak bilgiyle değil, maddi hayatta karşılaştığı geçici, nisbi bilgiyle hareket eder. Varoluşun bir bütün olduğunu idrak ise içsel bir süreçtir ve kişinin meditasyon, tekeffür ve benzeri meditatif hal veya meditatif düşünme süreçleriyle varabileceği, tecrübe edeceği bir biliş halidir. Bu tecrübe sayesinde, bizler varoluşun mutlak bilgisine yaklaşırız. Bu aynı zamanda kendini bilme halidir de. Bu bilgi sayesinde kişi olan biten her şeyi, yaptıklarını, kendisine verilenleri ayırt etme yeteneğine kavuşur. Ayırt etme, neyin sizi mutlak bilgiye veya gerçekliğe yaklaştırdığını, neyin kendini bilme haliyle beraber olduğunu, neyin bu bilgelikle yapıldığını, alındığını verildiğini ayırt edebilmektir. Kendini bilme halinin bir sonucudur, arifliktir. Kendini bilmemek ise cehalettir.

        Verileni alırken olduğu kadar, verici olduğunuz anlarda bir an için gözleri bir kapatmayla, bir an için bir içe dönmekle, birlik halinden kendi halinize baktığınızda gördüğünüz sizi cehaletten, bilmeden cahilce bir eylemde bulunmaktan, cahilce vermekten ve belki de kendinizi korumadan, kendinizden fazla vermekten sizi koruyabilir. Kendinizden fazla veriyor olsanız bile, bunu bilerek, kendinizi bilerek yapmak ile cahillikle yapmak arasında fark vardır.

        İş almaya geldiğinde, size sunulan bir şeyi alıp almama kararını verirken de yine bilerek kendinizin farkında olarak, bir an için bile olsa gözleriniz kapatıp o bir an için içe dönerek bakmak, bilerek almak veya almamak, bize sunulan nimetlerin bolluğunu ve çeşitliliğini daha iyi anlamamızı sağlar.

        Bununla birlikte, belirtmek gerekir ki, içe bakış, içe dönüş, her zaman yargısızdır. Hesap kitap yapmaz. İçe bakış bize hangi hesabın daha doğru olduğunu ölçmek için değildir. Bir olan için, bütün için hiçbir hesap doğru hiçbir hesap yanlış değildir. İçe dönüş sadece olanı hakikatiyle görmek ve herhangi bir fiili bu hakikati bilerek yapmak içindir.

        Sosyal ilişkiler içinde birbirimizle kurduğumuz alış ve veriş halinde içe dönüş tecrübesinin bize katacağı kaç alıp kaç vermeyi öğretmekten çok daha geniş bir perspektiftir. Bize hep alıştığımız davranış kalıplarını sorgulatır. Yeni ve hep taze bir görüş katar. Ve mutlaka yeni ufuklar açar.

        Yolunuz açık olsun!

        TÜM YAZILAR
        Bir Dersin Anatomisi: Başlangıç | Atölye Yoga

        BİR DERSİN ANATOMİSİ: BAŞLANGIÇ

        Meral Güneşdoğmuş
        30/11/2016
        Beni cehaletten bilgeliğe, karanlıktan aydınlığa,
        ölümden ölümsüzlüğe taşı
        Brihadaranyaka Upanishads

        Yoga, bizi karanlıktan aydınlığa, cehaletten bilgeliğe, maddi yaşamın ölümlülüğünden bilincin ölümsüzlüğüne taşıyan bir yoldur. Yoga rehberimizdir. Yoga öğretmenimizdir.

        Bir yoga dersine girdiğinizde, bilmeseniz bile bir bütün olarak yoganın kişiyi cehaletten bilgeliğe taşıyan yolunun bir temsilinden geçersiniz. Baştan sona her bir bölüm, kişinin bilgeliğe giden yolculuğunun bir buçuk saatlik bir provasıdır.

        Cehalet, karanlık, ölüm veya ölümlülük kendini bilmemektir. Aydınlık, bilgelik, ölümsüzlük ise kendini bilmek… Her yoga dersi, o derste, o sınıfta olan her bir kişiyi bir adım olsun karanlıktan aydınlığa taşımayı hedefler ve buna yönelik aşamalardan geçer.

        Ders, bedeni ve zihni sakinleşmeye çağıran meditatif bir duruşla başlar. Bu genellikle rahat bir oturuştur. Yoga dersleri ve uygulanan asanalar ne kadar fiziksel görünse de aslında daha çok zihne odaklanmayı öğreten, bedenin yanı sıra zihni terbiye eden duruşlardır. Bir buçuk saat süren bir ders, fiziksel olarak yoğun asanalarla dolu bir akıştır ve bu akışı güçlü ve sakin bir şekilde sürdürebilmek yoğun zihinsel konsantrasyon ister.

        İşte bu derinlikte bir çalışmaya başlamadan önce hem asanaları dikkatli ve özenli bir şekilde yaparak kendiniz korumanız, hem de içsel olarak mümkün olduğunca dersten faydalanmak için önce yoga sınıfının kapısına gelene kadar beraberinizde getirdiğiniz duygu ve düşüncelerin durulması faydalı olacaktır. Kalbiniz hızlı çarpıyorsa, nefesiniz hızlı akıyorsa bedeni ve nefesi sakinleştirmeden asanalara geçmeniz mümkün olmayacaktır. Bu yüzden de dersin ilk beş dakikası bedeni ve zihni sakinleştirmeye yönelik bir açılışa ayrılmıştır.

        Yoganın ne olduğunu anlatan birkaç temel metinden biri olan Yoga Sutralar da ilk olarak zihni sakinleştirmekten bahseder. Alçakgönüllü bir saygı duruş olan açılış cümlesinin ardından gelen ikinci Sutra şöyle der:

        Yoga zihindeki dalgalanmaları durdurmaktır!

        Yoga Sutralar dört kitaptan oluşur ve ilk iki kitabı, neredeyse tümüyle zihnin özelliklerine ve zihnin nasıl sakinleştirileceğine ayrılmıştır.

        Elbette ki yoganın bize sunduğu yöntemleri birbirinden ayrı aşamalara bölmek ve bunları öncelik sonralık sırasına koymak mümkün değildir. Ancak; kişi yoga yolunda ilerledikçe daha iyi anlar ki, bu sabır ve yoğun bir konsantrasyon isteyen içsel bir çalışma sürecidir. Bu süreçte, kendini bilme yolunda atılacak her adım öncelikli olarak durmayı, durup bakmayı, dolayısıyla zihindeki kargaşayı ve hareketliliği durultmayı gerektirir.

        Ayrıca, yogaya yeni başladığımızda veya kendini bilme yolunda öncelikli süreç genellikle zihni sakinleştirmeye dayalıdır. Birçok yoga dersinin konusu da farklı başlıklar altında olsa bile esas olarak zihnin özelliklerini anlamaya ve zihni sakinleştirmeye odaklanmış akışlardır ve bu amaca yönelik teknikler içerir; uzun nefes verişler veya verdikten sonra nefesi tutma gibi. İlk kez yogaya başlayan birinin en rahat geliştirebileceği asana grubu öne eğilmelerdir ki öne eğilmelerin başlıca etkisi zihni sakinleştirmektir.

        Yoğun bir derse devam edebilmek için nefesi, bedeni, zihni sakinleştirmek gerekir. Bu her çalışma için böyledir, hayatın başka alanları için de böyledir. Yoga pratiğinde ilerlemeye devam etmek, kendini bilme yolunda ilerleyebilmek için de zihni sakinleştirme pratiğini geliştirmek önemlidir. Zihni ve zihnin özelliklerini anlamak yavaş yavaş zihnin bir o uca bir bu uca sürüklenen dalgalanmalarını sakinleştirmekle mümkündür. Bu çalışma sözlerle ifade edildiğinde belki çok anlamlı gelmeyebilir kulağa; ancak yoga pratiğine başlamış herkes bu içsel çalışmanın kişiye nasıl kendini gösterdiğini, nasıl bir bilgelik kaynağı olduğunu kolaylıkla fark eder. Belki de yoganın giderek yaygınlaşmasındaki en önemli etkenlerden biri de budur. Cazibesini hemen hissettirmesi. Yine belki de bu yüzden yoga genellikle bir hevesle başlanılıp bırakılan geçici arayış yollarından biri değildir. Kendini bilme çoğumuz için uzun bir yolculuk demek olabilir, yoganın cazibesine kapılan için asıl derinliği tam da bunu gördükten sonra başlayan bir yolculuk...

        Bu yolculuğun devamı ve bir yoga dersine nasıl yansıdığı konusu, bu yazının ikinci bölümü olacak bir sonraki yazıya kalmış durumda. Umarım merakla beklersiniz.

        Namaste!

        TÜM YAZILAR
        Bir Dersin Anatomisi: Asanalar | Atölye Yoga

        BİR DERSİN ANATOMİSİ II: ASANALAR

        Meral Güneşdoğmuş
        08/12/2016

        Dersin başlangıcı zihni ve bedeni sakinleştirmeye ayrılır demiştik. Dersin devam eden bölümünde, bir saatten uzun bir süre boyunca asanalara yer verilir. Tüm bu asanalar bizim kendimiz üzerinde çalışmamızdır. Yoga bizi karanlıktan aydınlığa çıkaran bir rehberdir, bize ışık tutar, yolu gösterir. Ancak o yolda yürüyecek olan biziz. İşte yol metaforuyla temsil edilen bu süreçteki yürüme, içsel yolculuğu, içsel çalışmayı, öz üzerinde çalışmayı ifade eder.

        Dersin en uzun bölümü asanalara ve bedenden yola çıkarak içe dönüşü sağlamaya ayrılmıştır. Yoga yolunda, sonraki ve belki de en yoğun aşama ise öz özerinde çalışmaktır.

        Bir yoga dersinde onlarca asanada kalırız. Asanaların esas amacı kendimize bakmaktır. Her bir asana ve asanada kalış süresi bizim kendimize odaklanmamız için tasarlanmış küçük odacıklardır. Bedenden yola çıkarak bizi uyarır asana. Çünkü fizik beden bunun için en etkili araçtır.

        Kolunuz bir yerde, bacağınız bir yerde, düşünseniz aklınıza gelmeyecek bir poza girdiğinizde, oturduğunuz yerde yapmanız çok daha zor olan bir şeyi yaparsınız; bedeninizde olup bitene bakarsınız. Bir yerlerde öyle bir kas esniyordur ki, hem o esnemeyi hissetmek hem de sağlıklı bir şekilde sürdürmek için duruşta hâkimiyetinizi korumak zorunda kalırsınız.

        Bilmeden hâkimiyet kurulmaz. Hâkimiyet kurmak için ne olup bittiğini anlamanız gerekir ve bunun için kendinize bakmak zorundasınız. İşte yoga burada başlar. Asana sizi uyarmıştır. Başka türlü zihnin dikkatini bedeninize, kendinize getirememiş olabilirsiniz ama işte asana bunu başarır. Bu başarı sizindir çünkü o asanada durma iradesi sizdedir. Sizde zaten kendine bakma, içe dönme iradesi vardı ve şimdi zihin de bu iradeye ortak olmuş oldu. İşte zihni hem sakinleştirdiniz, hem de terbiye ettiniz.

        Yoga öz üzerinde çalışmadır, yoga yolunda ilerleyen kişinin belki de en uzun yolu budur, yoga derslerinde asanlara ayrılan bölüm bu yolun bir provasıdır.

        Zihni sakinleştirme öz üzerinde çalışmanın sonucudur. Ancak işimizin en yoğun kısmı tam da burada başlar. Öz üzerinde çalışmanın daha derinlere inen, daha yoğun odaklanma ve inceleme ve araştırma isteyen, devamlılık isteyen safhasıdır burası.

        Asanaların uyarmasıyla yoğunlaşan içe dönüş, kendine bakma tecrübesi ders boyunca her bir asanada tekrarlanır. Biz fiziksel bir çalışma yaptığımız düşünürken, ders boyunca kendimize farklı bir açıdan bakmış oluruz, içe dönmüş oluruz, kendimizle farklı bir yoldan bağ kurmuş oluruz. Fiziksel olarak olduğu kadar fizikselin de ötesinde bir iyileşme yaratır bu. Kendine bakmak, kendimizle bağ kurmak daima iyileştirici, değiştirici ve dönüştürücüdür. Bu şifadır.

        Beden, zihin ve psişe birbirinden ayrılmaz bir bütünün parçalarıdır. Birini diğerinden ayırarak iyileştiremezsiniz. Kendine bakma, kendiniz üzerinde çalışma asanlarda fizik bedenin uyarılmasıyla başlar ancak yarattığı dönüşüm tüm benliğinizi sarar. Ve siz nerede nasıl bir dönüşüm ihtiyacı içindeyseniz onu şekillendirme fırsatıyla buluşursunuz.

        Bu değişim ve dönüşüm sizin için bir fırsattır. Yoga eğitmeni sizin için bir akış hazırlar, asana hizalanmalarını ve içe odaklanmayı hatırlatır. Ancak içe dönüp dönmemek, kendinize bakmak, kendinizle bağ kurmak tamamen size kalmıştır. Yoga ve yogayı günümüze taşıyan öğretmenler, bizi bu derslere kavuşturdular, asanaları gösterdiler. Ancak ne sınıftaki yoga öğretmeni, ne de yoga öğretisi sizin yerinize içe dönebilir.

        İçe dönmek, kendine bakmak, odaklanma ve çaba isteyen bir çalışmadır. Yoga yolunda ilerlemek isteyen bir kişinin başlıca uğraş alanıdır öz üzerinde çalışmak. Yoga zihni sakinleştirmektir, zihni sakinleştirmenin kendisi yoğun bir öz üzerinde çalışma sürecidir. Bununla beraber zihni terbiye ettiğiniz, sakinleştirdiğiniz ölçüde öz üzerinde çalışma yoğunlaşır ve derinleşir. Farkındalık artar. Tıpkı Yoga Sutralarda işaret edildiği gibi artık yolculuğunuzda daha derinlere inip, “ben kimim” vb. sorusunun açılmasıyla yeni bir çalışma evresine başlarsınız.

        Bu tıpkı bilimsel bir çalışma gibi, inceleme, araştırma, deneme yanılma isteyen içsel bir süreçtir. Öz nedir? Ben kimim? Gören kim? Bu sorular fiziksel olarak farklı bir açıda durmayla başlayan içe dönüş yolculuğunun belki de en uzun durağıdır. Bu sürecin temsili, yoga derslerinin en uzun bölümü olan asana akışlarıdır. Hatırlayın, her bir asana içe dönüş fırsatı sunan küçük bir odacıktı. Her bir asana kısa bir çalışma alanı. Bu yönüyle, öz üzerinde çalışmanın ilk adımları, daha derinlerde atılacak adımların provalarıdır asanadaki duruşumuz.

        Yazının devam eden konu başlıkları: Kimlikleri terk - Savasana ve Bilgelik ırmağına kavuşma - dersin sonu.

        TÜM YAZILAR
        Bir Dersin Anatomisi: Kimlikleri Terk | Atölye Yoga

        BİR DERSİN ANATOMİSİ III: KİMLİKLERİ TERK

        Meral Güneşdoğmuş
        14/12/2016
        Artık dersin sonuna gelinmiştir. Tüm eylemleri bırakırsınız. Çünkü sıradaki asana Savasanadır. Ceset pozu. Kimlikleri terkin temsili...

        İkinci bölümde “yoga öz üzerinde çalışmadır, yoga yolunda ilerleyen kişinin belki de en uzun yolu budur, yoga derslerinde asanlara ayrılan bölüm bu yolun bir provasıdır” demiştik, hatırlarsınız. Peki, bu çalışma bir dersin sonunda bizi nereye götürür, yoga yolundaki yolculuğumuz bizi adım adım nereye taşır? İşte bu bölümde de haddimizi biraz aşarak dersin sonunun temsilinden bahsedeceğiz.

        Öz üzerine çalışmaktan, kimlikleri terke

        Artık dersin sonuna gelinmiştir. Tüm eylemleri bırakırsınız. Çünkü sıradaki asana Savasanadır. Ceset pozu. Kimlikleri terkin temsili…

        Kendine bakmak demek, kendini biraz daha tanımak demektir. Kimliklerimizi, bu kimlikleri nasıl edindiğimizi, bunların ne işe yaradığını, yarayıp yaramadığını kendimize dönüp bakmakla görebiliriz ancak. Bu kimlikleri fark edip gördükçe onlara olan ihtiyacımız da azalır. Bu kimliklere olan bağımlılığımız ortadan kalkar. Tanımaya başladıkça silinmeye başlar kimlikler. Bu çalışma devam ettikçe öz üzerinde çalışma dediğimiz şeyin sonunda geriye kalan özden başkası değildir.

        İşte bu yüzden öz üzerinde çalışma bizi eninde sonun o öze götürecektir, Yoga Sutraların ikinci kitabında bunun çalışmayla ve çalıştıktan sonra sabredip beklemeyle elde edileceği söylenir. Öz varsa, taklidine gerek yoktur, öz varsa diğer kimliklerin hepsi kaybolur. Öz varken diğer kimliklerinin hiç birinin siz olmadığınızı, onların sadece birer yardımcı olduğunu görürsünüz. O yüzden tüm kimlikler düşer, artık onlarla özdeşleşmezsiniz.

        Savasanada tek yaptığınız nefes alıp vermektir ki o da kendiliğindendir. Bütün beden gevşek, kıpırtısız kalır. Bedeni bırakırsınız. Artık öz üzerinde çalışmanın hiçlikle buluştuğu sınırdasınızdır. Siz diye bildiğiniz hiçbir şeyin olmadığı, benim dediğiniz bedenin artık kıpırdamadığı bir yerdir burası. Çalışmanın bitip beklemenin başladığı, beklemenin dahi son bulduğu yer...

        Bilgelik ırmağına kavuşma, dersin sonu...

        Yoga bizi cehaletten bilgeliğe taşır. Ancak yoga sihirli bir değnek değildir. Yoga yapanların omzuna bir gün sihirli bir değnek dokunup onları bilgelik ırmağına götürüvermez. Bizi oraya götürecek olan kendi adımlarımızdan başka bir şey değildir. Herkese açık olan bu ırmağın yolu bizzat kendimizden geçer, öz üzerine çalışmaktan geçer. Irmağın kendisi biziz; o yüzden yol, katman katman kimliklerin arkasını görebilmekten geçer. Kimin ne zaman varacağı, varıp varamayacağı ise hepimizi aşan bir sorudur, bilinmez.

        Bir yoga dersinin sonu sadece bilgelik ırmağından içmenin bir temsili değildir. Dersin sonu aynı zamanda o ırmakla kısmi de olsa bir buluşmadır. Kişi dersin başına kıyasla muhakkak ki farklı bir yerdedir, yaptığı onca asanadan hiç olmazsa bir kaçında, bana göre birçoğunda, kendine dönüp bakmıştır bir şekilde. Bir şekilde kişide içe dönük bir merak uyanmıştır, bazı sorular ortaya çıkmıştır, belki cevaplarıyla birlikte. Ne ölçüde olduğu bilinmese de her dersin sonunda bir perde aralanır, bir bilinmezin önü açılır, küçük ölçeklerde bir aydınlanma yaşanır. O yüzden çoğu zaman ders bu açılıma fırsat tanımak ve bunu fark etmek için meditasyona uygun kısa bir oturuşla biter.

        Hangi oturuşu seçerseniz seçin, o oturuş; karanlık, çamurlu sulardan ışığa uzanan lotus çiçeğinin, aydınlığa uzanmanın bir temsilidir. Gövdenin temelinden başlayıp, başın en tepesinden yukarı uzayan bir oturuştur. Karanlıktan aydınlığa, cehaletten bilgeliğe, ölümden ölümsüzlüğe...

        Namaste!

        TÜM YAZILAR
        Büyümek ve Yoga | Atölye Yoga

        BÜYÜMEK VE YOGA

        Seçil Kavuş
        11/02/2017
        Yitirmeli büyük yolların birinde ne varsa / Böcekler gibi başlamalı yeniden.
        Gülten Akın

        Dağınık dikkati / bilinç akışını bütünleştirmeye yönelen yoga tekniğinin, bilinci dağıtan ve bozan duyusal çağrışımların uyandırdığı duyguları denetim altına almak için önerdiği nihai çalışma tek bir noktaya yoğunlaşmaktır. Bu yoğunlaşma, duygusal karmaşanın içinde yaşam açlığı çeken insanın edilgenliğinden kurtulması ve özerkleşmesiyle sonuçlanır. Eliade’nin belirttiği gibi, “dünyevi düşüncenin yazgısı nesneler tarafından düşünülmektir. ‘Düşünce’ dış görünüşünün altında aslında duyular, sözler ve bellek tarafından beslenen belirsiz ve düzensiz bir kırpışma gizlenir. Yoginin ilk görevi düşünmek, yani düşünülmeye izin vermemektir.”

        Biz modernlerin özerklik yanılsamalarıyla dolu gündelik hayat deneyimi karşısında, tek bir nesneye yoğunlaşarak, nesneler tarafından istila edilen biricik insan olma niteliğinden sıyrılmak özerkliğe dair oldukça güçlü bir vaat gibi duruyor.

        Bu yoğunlaşma çalışması fizyolojik ve manevi nitelikte birçok uygulamadan oluşuyor: “1) Sakınılacak davranışlar (yama); 2) Disiplin kuralları (niyama); 3) Beden duruşları (asana); 4) Soluma ritmi (pramayama); 5) Duyumsal etkinliğin dış nesnelerin egemenliğinden özgürleşmesi (pratyahara); 6) Yoğunlaşma (dharana); 7) Yoga meditasyonu (dhyana); 8) En üstün yoğunlaşma (samadhi).”

        Ben bu yazıda, zaten yoga derslerinde deneyimlemeye çalıştığımız bu uygulamaları ayrıntılandırmak istemiyorum. Ama bütün bunların temelinde yatan düşünme ile düşünülme arasındaki mücadeleye, sizlere bir kitabı tanıtarak değinmek istiyorum. Zira modern dünyada yogayla samimi bir ilişki kurmaya çalışıyorsak eğer, böylesi bir özerklik vaadi ile gündelik hayat deneyimi arasındaki çelişkinin şiddetine çok daha fazla maruz kalıyoruz demektir. Mesele de bu çelişkiyi fark etmekten ve Dreyer’in “Ordet” filminde, deliliğin sınırlarında gezinen dindar Johannes’e söylettiği, hakiki bir imana dair sözü duymaktan geçiyor: “Ben dünyanın ışığıyım ama karanlık bunu anlayamadı. Kendi içime ulaştım ama içim beni kabul etmedi.”

        Aydınlanma yolunda içimizdeki karanlığa bakmak, kurumlar tarafından nasıl düşünülmüş olduğumuzu fark etmek… Dolayısıyla sizlere yoga pratiğini destekleyecek bir yan çalışma öneriyorum: Tutunmak için değil, vazgeçmek ve veda etmek için geçmişe / çocukluğa geri gitmek ve hatırlamak.

        Proust’a göre, geçmişi hatırlamaya ilişkin bütün zihinsel çabalar boşunadır. Geçmiş, zihnin hakimiyet alanından sürekli kaçar ve asla ihtimal vermediğimiz bir nesnenin içinde bize görünür. Yoga yaparken örneğin, tek bir nesneye yoğunlaşarak zihinsel akışı engellediğimizde, paradoksal bir biçimde, başka nesnelerde gizli anıların karşımıza dikildiğini fark ederiz. Bir yoga dersi, bu gizli anıları çözme ve geçip gitmesine izin verme çalışması olarak da nitelendirilebilir. Biraz daha somutlaştıracak olursak, Türkiye’de yoga yapan insanları birbirine bağlayan bazı ortak anılar vardır. Ve bazen bir yoga sınıfında birlikte yoga yaptığımız insanlarla beraber çözdüğümüz şey ortak geçmişimizdir. Diğer bir ifadeyle, ortak karanlığımız ya da ortak düşünülme biçimimiz.

        Beş bin yıllık bir disipline ortalama otuz yıllık bir hayat deneyiminin içinden geçerek güncel biçimini veriyorsak eğer, derinden bir dönüşüm için hafıza çalışmasının önemi hiç de azımsanacak gibi değil. İşte Özge Samancı’nın Türkiye’de büyümeyi anlattığı otobiyografik çizgi romanı “Bırak Üzülsünler”, bu coğrafyada büyüyen ve yogada buluşan insanlar olarak bize, kurumlar tarafından nasıl düşünülmüş olduğumuzu, düşünme imkanının ışığıyla hatırlatan bir nesne olarak okunabilir.

        Samancı’nın kitabı ilk kez ABD’de “Dare to Disappoint” adıyla yayımlandı. Türkçe çevirisi ise bu ay itibariyle raflarda yerini almış durumda. İngilizce başlık çok daha ilham verici: “Hayal Kırıklığına Uğratmaya Cesaret Et.”

        “Türkçe eğitim sistemi içinde nasıl pelteye dönüştüğümüzün, kim olduğumuzu ve ne istediğimizi nasıl unuttuğumuzun ve nasıl olup da hatırlayabileceğimizin hikayesini anlattığını” belirten Samancı, cümle alemin hayallerini gerçekleştirmek için çırpınırken toplumun onayladığı bir ada sahip olmayı hak ettiğimizi ama karşılığında kendi sesimizi kaybettiğimizi göstermeye çalışıyor.

        Bunu yaparken Türkiye’nin yakın tarihini son derece çarpıcı ayrıntılarla toplumsal ve siyasi açıdan özetliyor. 12 Eylül askeri darbesinden sonra yaşananların bir kuşağın üzerine nasıl çöktüğünü, İzmir’deki çocukluk yıllarından İstanbul’daki lise ve üniversite deneyimine kadar aktarıyor. Böylelikle, içine doğduğu koşullar ile kendi hikayesi arasındaki dengeyi sürekli koruyarak, bu topraklarda yetişen genç bir kadının bir yandan baskıcı ortam ve beklentiler nedeniyle nefessiz kalışını, öte yandan tüm bu gürültü içerisinde yeniden yola koyuluşunu ve kendi sesini duyma serüvenini seriyor önümüze.

        Sonuç olarak, Melville’in Moby Dick’ini hatırlatırcasına, güç sahiplerinin, başıboş balinaların püskürtme deliğine bayrak diktiği bir avlanma hikayesi midir büyümek? Sadece bu değildir kuşkusuz. Aynı zamanda bir engelleri aşma, kendini kaybetme sonra bulma ve yine kaybetme, en sevdiğin şeylerin konforundan feragat etme hikayesidir. Ve yoga yaparken bu hikaye üzerinde çalıştığımızı, büyüdüğümüz yolları baştan sona yeniden geçtiğimizi ve geçerken pek çok şeyi elimizden bıraktığımızı söylemek sanırım yanlış olmaz.

        TÜM YAZILAR
        Modern Zaman Yogası | Atölye Yoga

        MODERN ZAMAN YOGASI

        Çağrı Tosun
        31/03/2017
        Kimileri çözemez kendi zincirlerini,
        ama yine de kurtarıcıdır bir dost için.
        Friedrich Nietzsche,
        Böyle Dİyordu Zerdüşt

        Geçenlerde Bora Ercan savaşçı duruşlarının adını artık kahraman duruşları olarak kullanacaklarını yazdı. Gelen yorumlar üzerine de 'Bugün bizim salonlarda yaptırdığımızın tarihsel yogayla bir ilgisi yok' dedi. Bunun üzerine bir yorum gelmemesi benim ilgimi çekti. Sanki herkesin bildiği ama dile getirmediği bir gerçek uzaktan onaylamalarla geçiştirildi gibi hissettim.

        Tarihsel yoga ile popüler yoganın farkı, Yoga Sutralar ve Hatha Yoga Pradipika ile tanıştığımdan beri, değer verdiğim bir konu. Eğitmenliği bırakacak sınıra kadar konunun baskısını hissettiğimi hatırlıyorum. Daha sonra önemli konuların ne olduğunu farkettikçe bu konu da gündemimden düşmüştü, ta ki Bora Hoca'nın yorumuna kadar.

        Yoga eğitmeninin yapması gereken ilk şey yoganın, ikincisi de eğitimin ne demek olduğu öğrenmek herhalde. Yoganın ne demek olduğunu öğrenmek için ilk adım insanın 5 dakikasını alır; tek yapılması gereken Google'a 'yoga nedir?' diye yazmak. Karşımıza hemen çıkanlar; yoganın kelime anlamı (en bilineni bütünleşmek, bir olmak) / Patanjali ve derlediği Yoga Sutralar / asananın yoganın sadece bir kolu olduğu / batılılaşmış yoganın tarihsel yoga ile ilgisi olmadığı olacaktır. Böylece, kısa sürede, yoga ile ilgilenmek isteyen biri en önemli kaynağa ve daha o kaynağı okumadan yoganın ne olmadığı bilgisine ulaşabilir.

        Peki nasıl oluyor da yoga eğitmenleri bu kadar net bir bilgiye rağmen büyük bir kararlılıkla asanalarda uzmanlaşmayı ve güçlenmeyi yoganın tamamı gibi anlatabiliyor?

        Bu soruya cevap vermek için modern kültüre bakmaktan başka çaremiz yok çünkü ne yetişiyorsa kültürde yetişiyor. Modern zamanın insandan talep ettikleri sivrilmek, başarılı olmak, geride kalmamak, kendini tanımak ve kişisel gelişim. Tarihsel yoganın talep ettikleri genişlemek, şan söhretle ilgilenmemek, varoluşu tanımak ve kişilik kılıflarını temizlemek. Taban tabana zıt iki anlayış çatışıyor ve kazanan modern kültür oluyor otomatik olarak. Bu yüzden tarihsel yoganın bu zamanda varolması mümkün değil.

        Hareket eden nefes Sushumna'ya girmediği sürece, meni nefes kontrolüyle sabit hale gelmediği sürece, akıl meditasyonda doğal durumunu yansıtmadığı sürece, doğru bilgiden bahsetmek cahilce ve aldatıcı boş konuşmadır.
        Hatha Yoga Pradika, I-41

        Öyleyse bu imkansızlık olduğu sürece yoga eğitmenliği yapmak üçkağıtçılık olmuyor mu?

        Evet, oluyor çünkü yoga adı altında ilgisiz konulardan bahsediliyor. Akrobatik bir duruşta uzun süre kalabilmek ve bu sayede kendinle yüzleşip, kendini tanımak gibi veya her gün kan ter içinde asanalar yapıp zihnin dalgalanmalarının durdurulabileceği gibi. Korkunç bir hibrid oluşmuş durumda. Kavramlar havada asılı ve birbirleriye gelişigüzel şekilde bağlanıyorlar. Buna da yoga deniyor.

        Bir yandan da yapılabilecek en iyi şeylerden biri olarak ortada duruyor yoga. Varoluşsal konularla ilgilenen ender bilimlerden biri olarak, birilerinde bir ışık yakabilmek için bütün geçmişiyle karşımızda duruyor; önemli olanın 'ben' olmadığı, öznesiz bir bina dikmek için ilham vermeye hazır.

        Çok zor bir iş değil ama korkutucu şunu demek: bütün asana çalışmaları bedeni meditasyon oturuşuna hazırlamak içindir. 'Öğrenci' el duruşunu başarmak, gençleşmek ve güzelleşmek istiyor. Seksi hocanın esnekliği ve gücüne hayran. Ona yogaya başladığından beri kişisel gelişiminde ne kadar ilerlediğinin söylenmesine ihtiyacı var. Korkutucu doğruyu söylemek çünkü öğrenci başka birinin ögrencisi olabilir istediğini alamazsa. Fizyolojinin meditasyon için en uygun olduğu ileri yaşlara hazırlanmak için asana pratiği yapmanın öneminden bahsetmek hiç ilgi çekici değil, poponun şekli oldukça ilgi çekici oysa. Zaten yoga yapanlar hiç ölmeyecekler de!

        Siddhasana mükemmelleştirildiyse diğer asanaların
        ne faydası vardır?
        Hatha Yoga Pradipika, IV-114

        Belimiz ve dizimiz ağrımayacak kadar güçlenmekten fazlası ne işimize yarayacak diye sorgutlamalı bir yoga eğitmeni. Yaptığımız asanaların hemen hemen tamamının 20.yy çıkışlı olduğunu da söylemeli. Bir yoga stiline veya yoga yaparken iyi hissetmeye hatta eğlenmeye karşı değil yazdıklarım. El duruşuna da karşı değil. Işığın görülmemesine ve gizlenmesine karşı.

        Bu kadim öğretiyi yüzyıllarca taşıyanlara ihanet ediliyor ama daha büyük ihaneti çocuklarımıza ediyoruz. Varoluş konusu ortak bilinçten çıkıyor ve boğazımıza kadar çamura batmış durumdayız. Kendimize çeki düzen vermezsek gelecek olanlar tamamen batacaklar. Kendimiz zincirlerimizi kıramayacağız belki ama çocuklarımıza ve arkadaşlarımıza yardımcı olabiliriz hala. Önce farketmeli: korkarak yaşanmaz, sadece ölünür.

        TÜM YAZILAR
        Sessizliğin Bakışı | Atölye Yoga

        SESSIZLİĞİN BAKIŞI

        Seçil Kavuş
        03/05/2017
        İnsan ya bir Tanrı’ya sahiptir ya da bir puta.
        Max Scheler

        René Girard, “Romantik Yalan ve Romansal Hakikat” isimli kitabına Scheler’den bu alıntıyla başlar. Girard’a göre, dünyayı arzulamak ve anlamlandırmak özne ile nesneden oluşan iki taraf arasında cereyan etmez; işin içinde her zaman bir üçüncü de vardır. Yani arzunun yapısı “üçgen”dir. Özne, arzuyu dolayımlayan bu üçüncüden yola çıkarak, ona kapılarak nesneyi arzulamaktadır: “Sevinçlerin ve özellikle acıların kaynağı nesneler değildir. Yapay bir güneş olan dolayımcıdan inen gizemli bir ışın nesneye aldatıcı bir parıltı verir.”

        Arzunun aracısı (médiateur, dolayımlayıcısı) modern dönem öncesinde Tanrı iken, moderniteyle birlikte puta dönüşmüştür. aracının puta dönüşmesi onun dünyevileşmesine, erişilmez bir gökyüzünden yeryüzüne, yanı başımıza inmesine işaret eder. İtibar sahibi herhangi birinin arzusu bir başkasında arzu uyandırmaya yeterlidir artık. Uyanan arzusuyla özne, aracının varlığını hedefler. Onu kendisine mal etmeyi düşler. Nesneyi de bu düşü gerçekleştirecek bir araç olarak kullanır. Yitirdiği varoluşsal bütünlüğüne bu sayede ulaşacaktır. O halde arzunun bir varoluş hastalığı olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden insanlar ne kadar tutkuyla nesneleri kapışsalar da asla tatmin olmazlar. Varoluşsal parçalanma daha da derinleşir.

        Girard’a göre, kendi başına arzu duyamamayı, arzunun bu taklitçi doğasını yalnızca romancılar ortaya koymuşlardır. Ancak onlar arasında da ikili bir ayrım söz konusudur: Romantik olanlar ve romansal hakikati açığa vuranlar. Romantikler modern insanın özerklik yanılsamasına tutkuyla bağlıdırlar; arzusunun dingin bir öznellikten doğduğuna inanırlar. Cervantes, Flaubert, Stendhal, Proust, Dostoyevski gibi bütün büyük romancılar ise arzunun ardındaki aracının peşine düşmüşlerdir.

        Peki, tüm bunların yogayla ne ilgisi olabilir? Yukarıdaki görselin ait olduğu “Sessizliğin Bakışı” filmini izlediğimde, tek bir sahnede geçen baş duruşunun filmle ilgisi üzerine bir süre düşünmüştüm. Yönetmen dekoratif bir unsur olarak yogaya başvurmuş olamazdı. Sonrasında bunun anlamına dair bir yorumu Girard’ı okuyunca geliştirebildim.

        Belgesel niteliği taşıyan filmin olanı görmekle ilgili bir derdi vardır. 1965 yılında Endonezya’da, “komünist” oldukları gerekçesiyle, aralarında filmin başrol oyuncusu Adi’nin kardeşinin de bulunduğu 1 milyona yakın insan işkenceden geçirilerek katledilmiştir. Yıllar sonra Adi, katliamın failleriyle görüşmeler yaparak onlardan olup biteni anlatmalarını ister. Ne bir hatırlama çabası, ne de bir sorumluluk ve pişmanlık belirtisi yoktur hiçbirinde. Hatta bazısı vahşice eylemlerini başlarından geçen heyecan verici bir maceraymış gibi zevklenerek anlatır. Sanki üçgen arzunun mantıksal olarak gidebileceği en uç nokta öldürme arzusunda karşımıza çıkmış gibidir. Devletin düşman addettiği bir nesneye karşı seferber olan özne, “önce çevreye saldırıp sonra merkeze doğru yayılan çürütücü bir illet” tarafından varlığının en mahrem bölgelerine kadar istila edilmiştir.

        O zaman sormak gerekiyor; aracının ortadan kalktığı, dünyayla kurulan dolaysız bir ilişki biçimi mümkün müdür? Mümkünse bunu dünyaya yönelen bir bakışla ifade edebilir miyiz? Buna sessizliğin ya da izleyicinin bakışı diyebilir miyiz? Filmde Adi, arzu döngüsünde kıvranan faillere böyle bir bakış fırlatıyor aslında. Tıpkı Scheler’in ve onu alıntılayarak kuramını inşa eden Girard’ın ya da Cervantes’ten Dostoyevski’ye deha sahibi romancıların bakışı gibi. Arzuyu yenen ve düşünceye ulaşan bu bakış, kendiliğindenlik ve dinginlikle yüklü bir halden yansıyan kavrayışın bakışıdır.

        Bu noktada yine Bora Ercan’ı anmazsak olmaz. Eksik uçlu metinleriyle sözü çoğaltıyor sağ olsun. Bir yazısında arkadaşının sorusunu paylaşmıştı: “Dostoyevski yoga yapsa yazabilir miydi?” Benzer bir soru yogaya başladığım zamanlar benim de aklıma gelmişti. Dostoyevski üzerinden değil ama, düşünsel yaratımın yogayla bir arada var olup olamayacağıyla ilgili olarak. Çünkü o sıralar düşünsel olanı dalgalı bir zihnin ürünü gibi görüyordum sanırım ve yoganın bir tür hiçliğe yöneldiğini düşünüyordum. Oysa düşünce zihinsel dalgalanmaların durulduğu berrak bir yerde başlar. Girard’ın edebiyat özelinde belirttiği gibi, romansal esinin kaynağında aracıdan kopuş vardır. Romanda geçmiş arzuların canlandırılmasını sağlayan, yazarın şimdi arzu duymuyor oluşudur. Romanın sonuç bölümünde yazar, kahramanı aracılığıyla tam da bu inanç dönüşümünü ifade etmektedir: Gururunun ilham verdiği seraptan vazgeçen kahraman, ruhun soluklandığı yeni bir hayatı müjdelemektedir.

        O halde sanatın ve felsefenin bakışıyla yoganın bakışı arasında yakınlık kurabiliriz. Ve bu soruya “Dostoyevski zaten yoga yapıyordu” diye yanıt verebiliriz. Zira aralarındaki en büyük fark, yoginin asanayla, edebiyatçının dille düşünüyor olmasıdır. Tabi modern insanın bedenle kurduğu ilişki de aracıdan azade olmadığından yogası da arzu dolu ve romantik olabiliyor. Oysa filmdeki gibi soykırıma varmış arzuya yönelen sessizliğin bakışı bir hakikat arayışı olarak yogayla son derece temel bir yerden örtüşmektedir. Buna belki de hakikatin yogası diyebiliriz.

        TÜM YAZILAR
        Kişisel Gelişimin Panzehiri | Atölye Yoga

        KİŞİSEL GELİŞİMİN PANZEHİRİ

        Seçil Kavuş
        15/08/2017
        İnsanın ancak gerçeğe doğrudan bakarsa
        bir geleceği olabilir.
        Yüksel Arslan, Jacques Vallet

        Robert Musil, 20. yüzyılın çığrından çıkmış sezgiciliğini eleştirirken, sorunun çok fazla akla ve çok az ruha sahip olmamız olmadığını, fakat ruha ilişkin konularda aklımızı çok az kullanmamızda olduğunu belirtir ve şöyle bir ifade kullanır: “Akla karşı duygudan yana çıkıyoruz ve –kuraldışı durumlar bir yana bırakılacak olursa- akıldan yoksun duygunun şişman bir budaladan farksız olduğunu unutuyoruz. Bu tutumumuzla edebiyat sanatını öylesine perişan ettik ki, insan arka arkaya iki Almanca roman okuduktan sonra, zayıflamak için bir entegral çözmek zorunda kalıyor.” Günümüzde yoganın neredeyse kankası gibi görülen kişisel gelişim kitaplarının insanda yarattığı tahribat da buna benziyor. O zaman insan merak ediyor; iki doz kişisel gelişime maruz kalındığında bir doz ne alınabilir?

        Öncelikle kişisel gelişimin ne menem bir şey olduğunu ziyadesiyle anlatan Tuğçe Isıyel’in yazıları okunabilir. Bir tanesini buraya bırakıyorum. Kimsenin kimseye meditasyon yaptıramaması gibi, kimse de kimsenin bu hayatı nasıl yaşaması gerektiğini bilemez. Isıyel özetle bunu söylüyor. Mesela “koskoca bir yaşamın koçu” olmak, ne kadar hoyrat bir iddia değil mi? Birbirimize ömür biçmek yerine hikaye anlatmak dururken... Tabi hikaye anlatıcısı eşit bir yerden bakarken gördüğüne, kişisel olarak gelişen ve cümle alemi geliştirmek isteyen, başkaları üzerinde hakimiyet kurma arzusuyla yüklüdür. Vakti zamanında gelişememe kaygısı duymasının nedeni de zaten dünyayı bu biçimde, fethedici bir perspektiften görmesidir. O halde görme biçimini hiç sorun etmeden, geliştiği iddiasıyla gözlerini başkalarına dikmesi, kendisine yeni bir hakimiyet alanı yaratma arzusundan başka neyle açıklanabilir? İşte arzunun o belirsiz nesnesi...

        Sonrasında yüzümüzü düşünceye dönmekten başka çaremiz yok sanırım. Bu blogta yoga üzerine bir şeyler yazmaya çalışırken, dönüp dolaşıp arzu ile düşünce, düşünülme ile düşünme, koşullanmış olan ile koşulsuz olan, parça ile bütün arasındaki ayrıma yaslandığımı fark ettim. Benim için bu ayrım, türlü gürültünün içinde hem yoga hakkında yazmayı hem de yoga pratiğini mümkün kılan bir dayanak noktası gerçekten. Bazen yoga hocalarımız soruyor; “neden buradasınız, bu saatte, buraya yoga yapmaya neden geldiniz?” diye. Soruya içimden bir karşılık vermeye yeltendiğimde ölçüyü hep bu ayrımda buluyorum. Bir civan-mukta, yani “hayattayken kurtulmuş” insan olmadığımıza göre, şu dünyadaki en makul gerçekliğimiz arafta olmaktır gibi geliyor; arzu ile düşünce arasında, ikisini birbirinden ayırt etme kabiliyetine sahip bir halde olmak...

        Eğer arzudan, kişisel olarak gelişmekten filan şiştiyseniz, nisan ayında kaybettiğimiz Yüksel Arslan’ın işlerine, kendi deyimiyle “arture”lerine bakmayı deneyebilirsiniz. İki tanesini yukarıya taşıdım: “İnsan” adını verdiği arture dizisinden seçilmiş, sanrılar konulu iki parça; göz ve gördükleri ile somatognozik bozukluklar. Arslan bu dizide, insanın bedeninden ve ruhundan geçen neredeyse tüm halleri, beyninden, sinir sisteminden, cinsel yaşamından kesitlerle tasvir etmeye çalışıyor. Sanatındaki genel eğilimin, yani beşeri hayatı bütünlüğü içinde gözler önüne serme düşüncesinin bir uzantısı olarak, insanda yolunda gitmeyen şeylerle de ilgilenmek zorunda hissediyor kendini ve yakın dostu Ferit Edgü’nün ifadesiyle, insanlığın pathos’unun resimleri çıkıyor ortaya. Böylelikle bize sunduğu, bilim ile sanatın iç içe geçtiği muazzam ölçekte bir hikaye.

        Kişisel geliştirici herkeste kendi imgesini ararken ve yaşamı dümdüz ederken, Arslan, insanlığın hakiki imgesinin peşine düşüyor, bütün çelişkileri ve engebeleriyle. Daha önceki yazılarımdan birinde, yoganın yöneldiği aydınlığın varoluşun kirine bulanmaktan geçtiğini söylemiştim. Tam da böyle bir “kir”i, yogadan farklı bir araçla, yazıyla-çiziyle düşünüyor, somutlaştırıyor Arslan. Öyleyse bu “düşünce ressamı”nın anısına, dostu Edgü’yle yapılan bir röportajı da buraya bırakarak bitirelim.

        TÜM YAZILAR
        Yasa, Yoga ve Bağzı Şeyler | Atölye Yoga

        YASA, YOGA ve BAĞZI ŞEYLER

        Seçil Kavuş
        24/09/2017
        “Bir zamanlar kendimi
        Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
        Kaç metredir benim yokluğum?
        Benden daha çok var sanmıştım.
        Benim yokluğumdan dünyaya
        Bir elbise çıkar sanmıştım.
        Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
        Sonunda ben de alıştım.
        Ah... dedim sonra,
        Ah!
        Didem Madak

        Malumunuz, yasanın kolu yogaya kadar uzandı. Bu kadim disiplinin yaklaşık yedi senedir Türkiye sınırları içerisinde de başını yaslayabileceği güvenli bir limanı var. “Yasal yoga” ifadesini sosyal medya ortamında ilk kez gördüğümde bu konuda bir şeyler yazmayı istemiştim. Bir yandan hukuk doktorasını kaplumbağa edasıyla bitirmeye çalışan, bir yandan iki senedir yoga yapan biri olarak birbiriyle epey ilgisiz olduğunu düşündüğüm bu iki alanın bir araya gelişi üzerine düşünmek kışkırtıcı gelmişti. Yasadan kaçarken yogaya tutulmak da mümkün olabilirmiş meğer. Sonra tezi yazmanın daha hayırlı olacağına karar vererek meseleyi rafa kaldırdım. Ancak yasadan kaçmanın gerçekten mümkün olmadığını bir süre önce başıma gelen bir olayla yeniden anlayınca meseleyi bulunduğu raftan almaktan geri duramadım.

        Olaydan kısaca, isimlere ve cisimlere bulaşmadan bahsetmeye çalışacağım. Kamuyla paylaşıldığı için haberdar olduğum ve sevdiğim bir eser üzerine bir yazı yazmıştım. Yazının içinde eseri başkalarına da göstermek için doğrudan malzeme de kullanmıştım. Yani tabiri caizse eserin orasını burasını keyfi bir biçimde açık etmiştim. Bunun bir hak ihlaline yol açabileceği hiç aklıma gelmemişti. Çünkü yazıdaki asıl duygu sevilen bir şeyi başkalarına da gösterme hevesiydi, mülk sahibinin toprağından faydalanma isteği değil. Neyse sonra elimize ulaşan bir uyarı mailiyle eserin orasını burasını yazıdan “derhal” çıkarmamız gerektiğini idrak ettik. Son derece haklı ve asla direnmeden, hatta mahcubiyetle karşılanacak bir talebin neden bu denli hizaya getirici bir emir cümlesiyle dile getirildiği üzerine aldı beni bir efkâr. Eser sahibi karşısındakini ne olarak görüyordu acaba?

        Çok da zor bir soru değil. Çoğunluk hiç tanımadığı uzaktaki birilerini nasıl görüyorsa öyle görüyordu. Genellikle uzağı hukukun merceğiyle görmeye alışkınızdır. Bu alışkanlığın ortaya çıkardığı manzarada, her an saldırmaya meyilli olduğunu düşündüğümüz bir uzağa karşı teyakkuzda yakınımızı sakınmakla meşgulüzdür. Özellikle “uygarlık” seviyesinde büyümüş orta sınıfın uzakla ilişkisi bu minvalde gelişmektedir.

        Bunca yıllık eğitimin ardından benim elimde hukuka dair kuş kadar bir şey kaldı. Şikayetçi olduğum söylenemez; haddinin bilgisine sahip zarif bir kuş bu. Ancak her sorunumuzda ona başvurmanın, onun diline öykünmenin hiç de matah bir şey olmadığını, tam tersine insan ilişkilerinin tüm potansiyelini çürüttüğünü düşünüyorum. Çünkü hukuk tek başına içi boş bir çuval gibidir; bütün hükmünü, desteğini çektiğinde üzerine yığılacağı güç ilişkilerinden alır. Yani bir metin olarak hukuk ile onun ortaya çıkma süreci, uygulanma biçimi ve hiç uygulanmama hali arasındaki koca boşlukta güç ilişkileri vardır. Bu yüzden hukukun devreye sokuluşu genellikle adaletten öte belli bir güç ilişkisine yeniden ve yeniden can vermekle sonuçlanır. Bunun en büyük göstergesi, modern dönemde her şeyden önce mülkiyeti koruyan bir hukuk sistemiyle karşı karşıya oluşumuz değil midir?

        Peki, eseri bir kenara koyalım ve yogaya bakalım. Yasa ile yogayı buluşturan nedir? Yoganın özüne sözüne uygun bir biçimde öğrenilmesi ve öğretilmesi konusundaki somut sorunlara bir çare sunmak mıdır? Yoksa icra ettiği işin doğasına saygı duyarak bir meslek grubunun haklarını korumak mıdır? Bana kalırsa bu buluşmanın amacının para işlerini düzenlemekten ibaret olduğunu söylesek çok fazla şeyi gözden kaçırmış olmayız. Böyle bir devranda yoga yasayla ancak bu şekilde düzenlenebilirdi.

        Yukarıda şiirinden alıntıladığım Didem Madak, hukuk okumuş bir şairdi. Bir insanın şu dünyada katedebileceği en uzun yollardan birini katetmişti. Yasa ile yoga arasındaki mesafe de bu kadar uzundur. Yasanın dünyaya biçtiği elbiseyi yoga çıkarmak ister. Hatha yoga yaparken neden bunca ısınıyoruz? Yasanın dünyaya yüklediği anlamları teker teker yakmak için değil mi? O halde ne duruyoruz? Yoga eğitiminin parayla ilişkilenmek ve devletin müdahalesine açık hale gelmek zorunda oluşuna yanalım. Belki bu farkındalığın küllerinde dünyanın çıplaklığına bakma cesaretini bulabiliriz.

        TÜM YAZILAR
        Enso Üzerine: Politika ve Anarşi | Atölye Yoga

        ENSO ÜZERİNE: POLİTİKA VE ANARŞİ

        Çağrı Tosun
        25/10/2017
        Şekil şekildir, boşluk da boşluk. Siz de sizsiniz.
        Shunryu Suzuki, ZEN ZİHNİ BAŞLANGIÇ ZİHNİDIR

        İnsanların oluşturduğu çemberlerin kısıtlayıcılığı üzerine düşünürken, Bora Ercan’ın Jnana Eğitimi’nde tanıştığım 'enso' geldi aklıma. Zen Budizmi’nde kullanılan enso, bir ya da iki fırça darbesiyle çizilen ve özgür zihnin, bedenin yaratmasına izin vermesini ifade eden bir figür. Kapanmamış bir çember...

        Çok dertliyiz ve dertli olma hali çare aratıyor. En popüler çare de bir çembere dahil olmak. Çemberin içindeki boşluğa girince, o çemberin hazır düşünme yöntemleri güven veren bir alana dönüştürüyor boşluğu. Politika, din, teknoloji hep böyle çemberler. Boşluk giderek doluyor, doldukça ağırlaşıyor, ağırlaştıkça yeni dertler yaratıyor eskilere ek olarak.

        Politika çemberinin kısıtlayıcılığı bugünün Türkiye’sinde özellikle gençler tarafından fark edilmesi zor bir durum. İktidara karşı konumlanmamak aklın sınırlarının ötesinde görünüyor. Konumlandığınız anda köleliğe karşı bir muhalefet başlatmış oluyorsunuz. Artık çemberin içindesiniz, çok haklı sebepleriniz var ve saldırı geldikçe kendinizi korumak için ya savunmanızı güçlendirmeniz ya da karşı saldırıya geçmeniz gerekiyor. O çemberin içinde oluyor ne oluyorsa ve orada kaldıkça boşluk daralıyor.

        O oyunu oynadıkça, kazanmak istediğinizi kazandığınızda bile ancak iktidar ile yer değiştirmeyi başarabilirsiniz. İşte bunu fark eden çemberden çıkış anahtarını cebinde bulabilir.

        Yoga, doğası enso yaratmaya elverişli ama mevcut kültürün içinde bir çembere dönüşmeye uygun bir yapıya sahip. Düşük enerjili ve/veya asosyal insanların az sayıda, yüksek enerjili ve/veya sosyal insanların çok sayıda çemberle geçindiği mevcut oluş halinde, yoga çemberlerden bir diğeri olacak özelliklere sahip. Daha mutlu, alternatif bir yaşam vaat ederken kendi içinde iktidarlar, takipçiler ve muhalifler yaratabiliyor.

        Yoga, işe yaramayan düşünceler başta olmak üzere, yüklerden arınmayı öğütler. İkilikleri birleştirmek için ve daha büyük birleşmeler için daha büyük ikiliklerden arınmaya bir araçtır. Enso gibi yoga da tek boşluğa sahip; içeride ve dışarıda iki boşluk yok. Doldurulacak bir boşluğu da yok. Enso gibi şaşırtıp düşünmeye teşvik eder ama çember gibi eğitime çağırmaz insanı.

        Anarşi kelimesi Yunanca anarkhos kelimesinden gelir. Anarkhos 'şefi olmayan' demek. Bugünün rezil hallerinden çıkmak için, olunabilecek her alanda anarşist olmak çok değerli. Yogada anarşist bir örgütlenme mümkün: insanların sadece nefeslerini izlemek için bir araya geldiği, şefi olmayan bir örgütlenme... Her çemberi içine alabilecek boşluğa sahip ama kendisi çember olmayan bir örgütlenme...

        Çember olma ihtimalini gördüğünde bir kişilik yer açan bir örgüt, ensovari bir örgüt, çemberlerin yükünden kurtulmak, sağlıklı düşünebilmek için bir araya gelinen bir örgüt ,bir anarşist örgüt hayal ediyorum....

        Buda’nın dediği gibi: "Yürüdüğün yoldan önemlisi, kimlerle yürüdüğündür."

        TÜM YAZILAR
        İnsan İnsan | Atölye Yoga

        İNSAN İNSAN

        Sinem Yılmaz
        21/08/2018
        “İnsan insan derler idi
        İnsan nedir şimdi bildim
        Can, can deyü söylerlerdi
        Ben can nedir şimdi bildim
        Muhyiddin Abdal

        Acı ve zevk arasında gidip gelen bu hayatta hepimiz daha mutlu olmanın yollarını, kafamızdakı soruların cevaplarını arıyoruz mütemadiyen. Yüzyıllar boyunca insan şu soruyu sormuş kendine: Bu ızdıraplı yaşamla nasıl mücadele edebilirim? Yoga öğretisi ve pek çok teknik bu sihirli sorunun cevabı olarak doğmuş.

        İşte tam da bu noktada, başka bir çabanın içine girmeye, cevapları ararken yogayı ellerimizde oyuncak edip, her şeyi kendi çıkarlarımız için maddi bir şekle sokmaya başladık. Hakikati teoride bilen yoga hocaları ego tanrıçaları olarak sahne almaya (bir rock starla karıştırabilirsiniz:)) ve çoğu zaman güç, para, cinsellik, ruhsal açlıkla beslenmeye başladılar. Sonunda “spiritüel” olma yoluna tezat insanlara dönüşmeye başladık. Meditasyon her ne kadar bu amaçla ortaya çıkmış olmasa da, egoyu güçlendiren, besleyen bir teknik haline gelmeye başladı ve bu çabanın kendisi, yoganın bir ifadesi olma yolunda hızla ilerliyor.

        Oysa ki yoga insani eğilimlere net olarak karşı gelmiştir. Hayatın sadeleştirilmesi, sükunet, dinginlik, statik bedensel duruş, solumanın ritme bağlanması, tek bir noktaya yogunlaşma; tüm bunlar çoğullaşmayı ve parçalanmayı önlemek, yeniden bütünleştirmek ve birleştirmek içindir. Gözlemleyen varlıklar olarak basitçe o anda olmak ve her varlığa, her şeye olduğu gibi olmasına izin vermek esastır. Zen budistlerin tanımladığı gibi, spiritüel olmak demek sadece odun kesip, su taşımak demektir. Belki bir fincan çay içmek, yağmuru izlemek, markete gitmek, yürüyüşe çıkmak ya da tren camından dışarıyı izlemektir. Sadece her şeyi olduğu gibi fark etmek, size o anın nasıl da uzayıp netleştiğini ve günlük basit eylemlerin nasil keyif verdiğini hissettirecektir. Menander’in dizelerindeki gibi: "Yıldızlardan, denizlerden, bulut dizilerinden, ateşin kıvılcımından, hepimizi aydınlatan güneşten, yüz yıl da yaşasanız, birkaç yıl da yaşasanız, onlardan daha yüksek birşey göremezsiniz.."

        TÜM YAZILAR
        Son Sözümüz Adalet Eşitlik mi? | Atölye Yoga

        SON SÖZÜMÜZ ADALET EŞİTLİK Mİ?

        Çağrı Tosun
        15/01/2022

        Sınırları kültür çizer. Kavramları kültür belirler ve biz bu kavramların içine doğarız. Bazı kavramlar Allah'ın emri iken bazı kavramlar ise başka 'doğruların' emridir. Peki, doğru her zaman herkes için aynı şekilde belirlenebilen bir şey olabilir mi?

        Modern kültür iki ilkel kabileden oluşur. Birinci kabiledekiler, her şeyin en çoğunun ve iyisinin kendisi ile yakın çevresine ait olmasını söylerken; ikinci kabiledekiler her şey eşit bir biçimde herkesin olsun der. İlki sağ kabile, ikincisi sol kabile. Nitelikleri gereği bu iki kabile sürekli çatışır. Her iki kabileden de olmayan biri olarak düşünmek yeterince zorken, bu düşünceyi paylaşmak çok daha zor. Ne söylersen söyle, bunlardan biri tarafından diğerine dâhil edileceğin neredeyse kesin.

        Deneyelim.

        İki kabilemizin konusu da hiyerarşi. Sağ kabile hiyerarşiye karşı değil; zaten hiyerarşinin tepesinde olmakla ilgileniyor. Sol kabile ise hiyerarşi olmasın diyor. Sol kabilenin istediği şey mümkün değil zira değerlerden bahsettiğimiz her yerde hiyerarşiden de bahsetmiş oluruz. Mesela güzellik hiyerarşisi vardır. Aynı şekilde fiziksel güç, zekâ, iyi konuşmak ve hızlı koşmak hiyerarşileri de. Bunları eşitleyemediğimizden ve bunlar bir değer olduğundan hiyerarşileri oluşur. Neticede birbirine sıkı sıkıya bağlı sonsuz sayıda hiyerarşi içinde, çalışmak ve gelir elde etmek gibi şeyler de eşit olarak değerlendirilemez.

        Eşitsizlik kötü değildir. Değerli şeyler üretmek ya da yaratmak için gerekli temel motivasyonlardan biri buradan gelir. Aynı laboratuvarda çalışan iki biyologdan biri, kanseri engelleyen ilacı bulursa diğerinden fazla kazanmamalı mıdır? İlacı bulan biyolog; kazandığı parayla daha kapsamlı laboratuvarlar kurup, daha çok kişiyi işe alıp, başka hastalıkların da ilacını bulmamalı mıdır? Bunun sonucunda daha çok para kazanıp, diğerine göre daha çok tatil yapmamalı mıdır?

        Sol kabilenin düşüncesinin tek başına hâkim olduğu bir kültür; başarılı biyoloğu hızlıca aşağıya, zemine çeker zira artık o diğer biyologlarla eşit değildir.

        Şimdi biraz geri saralım.

        Biyoloğumuz ilacı buldu, zengin oldu ama elde ettiği kaynakları hastalıklarla mücadelede kullanmamaya karar verdi. Ardından ilk işi parlak bulduğu biyologları, benzer ilaçları bulamasınlar diye çeşitli yollarla saf dışı bıraktı. Bulduğu ilacının daha fazla satması için kanser yapan yiyecekler üreten firmalara yatırımlar yaptı, ilaç üretirken çevreye verdiği zararı görmesinler diye de yetkililere çikolata aldı. Tatil yapacak zamanı olmasa bile, paranın getirdiği güce sahip oldu.

        Sağ kabilenin düşüncesinin tek başına hâkim olduğu bir kültürde, gücü elde edenin zalimleşmesi engellenemez.

        Bu senaryolarda eksik olan şey, dengedir. Görülüyor ki, işini iyi yapanın hem yükselmesi hem de zalimleşmesinin engellenmesi lazım. Yani iki kabilenin düşüncesinin de tek başına hâkim olmadan, dengeli ve güçlü olması gerekiyor.

        Bu yazıyı okuma potansiyeli olan insanlar düşünüldüğünde, yazının devamında sağ kabilenin düşüncesindeki yanlışlarını analiz etmek gereksiz. Okurlarımızın bu konuda oldukça yetkin olduklarını biliyoruz. O yüzden biz sol kabilenin yanlışlarına bakalım.

        Temel argümanlarında kullanılan kavramların hepsi hatalı. Eşitlik kavramına yukarıda değindik, mümkün olmayan isteniyor. Doğada, hayvanın ve insanın tarihinde eşitlik yok. İyi ki yok; çünkü parkeden farkımız olmazdı. Mesela kimse annesini, babasını örnek almaz; mesela Atatürk gibi bir lider olmaya çalışmaz; mesela Orhan Veli gibi şiir yazmak istemezdi. Her şiir eşit olmadığı gibi her insan da eşit değildir.

        Eşitlikçiler bu konuda şunu diyeceklerdir: İnsanların eşit olmasından değil, haklarının eşit olmasından bahsediyoruz.

        Peki, bir şeyi nasıl hak ederiz? Buna kim karar verir?

        Bu açıklama tabii ki sol kabile tarafından taşlanmaya sebep olacaktır. Hakkı veren güçtür; kimin neyi hak ettiğini, kişinin gücü belirler. Yani herkes eşit hakka sahip olsun diyen ve topluma seslenen kişi; bunun olmasını ironik ve acı bir şekilde kendisi ihlal eder. Çünkü ona şu sorulur: Sen tüm bunları bana söyleme hakkını nasıl hak ettin? Sana bu hakkı kim verdi? Cevap dürüstçe gelmese de şunlardan biridir:
        - Çok okudum, iyi yazıyorum ve iyi konuşuyorum.
        - Bir topluluk onları temsil etmem için beni görevlendirdi.
        - Maddi kaynaklarım ve insan ağım bunu sağladı.

        Bu maddeleri çoğaltabiliriz ama ortak olan ortaya çıktı zaten. Herkes eşit olsun diyen kişi şunu der: o ya da bu şekilde güçlü olduğum için karşınızdayım ve bu gücü insanların eşit olması için kullanıyorum. Daha da güç elde etmem gerekiyor ki, mesela iktidara gelmem, herkesin eşit olmasını sağlayayım.

        İnsanlık tarihi, bu idealini gerçekleştirmeye çalışan insanların öldürdüğü veya ölümüne neden olduğu sayısız insanla dolu.

        Sadece kadınlar ya da sadece erkekler çalışsın diyen kişiyle, kadınlar ve erkekler eşit çalışıp kazansın diyen kişi arasında bir fark yoktur. Hepsi benzer şekilde saçmalar. Bunların hepsi idealist düşüncelerdir ve bu düşüncelere sahip kişiler sadece kendi ideolojileri gerçekleşsin isterler. Bunu gerçekleştirmek için de güce ihtiyaçları vardır ki onların belirlediği 'hak' yerini bulsun.

        Hak savunucularının düşünsel temellerinin zayıflığı, tiranların yolunu açan zemini hazırlar. İnsan hakkı, kadın hakkı, dindar hakkı, hayvan hakkı, yaşlı hakkı, çocuk hakkı... Bunların veya herhangi bir hakkın savunucusu olan kişi hak düzlemine takılmış olduğu için ne kadar doğru şeyler söylerse söylesin, çürük zemini yüzünden her zaman kendi binasının altında kalır. Sonra da çıkıp 'binamı yıktınız zalimler' diye hakkını aramaya devam eder. Kendine yazık ettiği yetmezmiş gibi, sözde binasını yıkanları güçlendirdikçe güçlendirir.

        Sonuç olarak adalet isteyen herkes, adaleti belirleyen olmak ister ama bunu söylemez. Sanki ideal ve herkes tarafından doğru olan bir adalet varmış da onu istiyormuş gibi konuşur. Günümüz kültürünün aşikâr problemi sağ kabileyse, gizli problemi de sol kabiledir.

        Hiyerarşinin tepesindeki birine 'Ağır ol, bu yaptığın hiyerarşinin altında olana zalimliktir.' diyebilmek ve bunda etkili olabilmek için; içinde hak ve eşitlik geçmeyen, demokrasi ve özgürlük vaat etmeyen sağlam zeminli bir düşünceye çok uzun zamandır ihtiyaç var. Bunun için de kullandığımız, peşinden gittiğimiz, hatta hayatımız pahasına koruduğumuz kavramların üstüne düşünmemiz gerekiyor, daha da geç olmadan.

        TÜM YAZILAR